Pages

Friday, March 16, 2012

BUİLD-OPERATE-TRANSFER

                    HAVACILIK SEKTÖRÜNDE    KAMU-ÖZEL SEKTÖR ORTAKLIĞI(PPP)
                                       PUBLİC PRİVATE PARTNERSHİP
PPP MODELİ NEDİR ?
PPP modeli, kamu hizmetlerinin devletçe klasik yollardan temini ile, tüm hizmet temininin özel sektör aracılığı ile yapılması arasındaki yelpazede yer alan, devlet ve özel sektörün birlikte katılımını içeren tüm mal ve hizmet sağlama modellerini içeren bir "üst kavram" olarak tanımlanabilir. 
Bu çerçevede Kamu-Özel Sektör İşbirlikleri/Ortaklıkları, kısaca kamunun ihtiyacı olan mal ve hizmetlerin sağlanması amacıyla devletle bir özel hukuk tüzel kişisi arasında yapılan ve ortaya çıkabilecek risklerin paylaşıldığı bağlayıcı bir sözleşmeye dayanan işbirlikleridir.


                     HAVAALANLARINDA YAP-İŞLET-DEVRET UYGULAMALARI
      Yap-İşlet-Devret modeli, uzun dönemli imtiyaz sözleşmesi olarak adlandırılmaktadır. Havaalanlarındaki uygulamaları ise kamunun sahibi olduğu havaalanının herhangi bir bölümünü (terminal, pist gibi) yada havaalanının tamamını özel sektörün işletimine bırakabilir. Farklı ülkelerde 15-30 yıl arası Türkiye`de ise 3 ile 15 yıl arasında değişen imtiyaz hakkı verilir. Bu süre firma ile hükümet arasında yapılan imtiyaz sözleşmesiyle belirtilir. Sözleşmenin bitimiyle ev sahibi hükümet projenin sahip olduğu varlıkların mülkiyetini kendi üzerine alır.
                                    Havaalanlarında YİD Uygulama Süreci
      Öncelikle hükümet projeyi tanımlar sonra teklif paketi hazırlanır, sponsor firmalar hazırlanır    (konsorsiyum yada ortak girişim şirketi oluştururlar), projeler fiyatı, güvenilirliği, deneyimi, teknolojisi, eğitimi ve kamuya yararına göre değerlendirilir. Projeyi gerçekleştirecek şirketler finansal ve teknik taahhütlerini yerine getirirler ve projeye başlamadan önce gerekli kontrol ve testler yapıldıktan sonra proje gerçekleştirilir. Proje bittikten sonra şirket doğrudan yada başka işletmeler aracılıyla proje konusu tesisi işletir. Devir zamanı geldiğinde hükümet isterse devralır yada devir süresini uzatabilir(aynı veya başka bir şirketle).

                                        BOT (YİD) MODELİNİN GENEL ÖZELLIKLERİ
   Genel olarak yüksek kaynak gerektiren büyük altyapı projeleri için uygulanmakta ise de günümüzde daha küçük boyutlu uygulamaları da yaygınlaşmaktadır.
   En belirleyici özelliği finansmanın özel sektör tarafından temin edilmesidir.
   Tek başına bir dışarıdan hizmet alma uygulaması (outsoursing), bir finansman modeli, gayrimenkul geliştirme projesi veya imtiyaz sözleşmesi değildir. Genelde tasarım, finansman, yapım ve bakımı bütünleştiren uygulamalardır.
   Risk devlet ve özel sektörce paylaşılır. İlke olarak her risk onu en ekonomik yoldan çözebilecek tarafa verilir.
   Sözleşmeler genelde uzun vadelidir.
   Genel olarak kamu hizmeti olan ve imtiyaz teşkil den altyapı projelerinde uygulama alanı bulur. Projelerin çıktısı olan mal ve hizmetin nitelik ve niceliği devlet tarafından belirlenir.
   Bu modelde devletin ana görevi organizasyonu sağlamak ve denetlemektir, böylece devlet proje ömrü boyunca etkin rol alır.



PPP – BOT(YİD) MODELİNİN FAYDALARI
 Kamu-özel sektör işbirliği sağlanmıştır
  Özel sektör dinamizmi ve etkinliği sağlanmıştır
  Yapım işleri son derece süratli ve etkin tamamlanmaktadır. 
  Ekonomik büyümeyi teşvik etmek
  Fon yükünü hükümetten özel sektöre transfer etmek
  Devlet kaynaklarını acil kullanımlar için yeniden tahsis etmek
  S       Sözleşmeye bağlı olarak hükümet gelirlerini arttırıcı ek kaynaklar sağlar
  Rekabet ve yenilik sağlar
  Hızlandırılmış uygulamalarla verimliliğin arttırılmasını sağlar
  Hükümetin bütçesini ve borçlanmasını rahatlatır , ekstra gelir sağlar
  Hizmet teminindeki risklerin daha duyarlı şekilde analiz edildiği görülmektedir .
PPP – BOT(YİD) MODELİNİN FAYDALARI ,
  Yüksek nitelikli kamu hizmetinin zamanında, etkin ve ucuz temini
 Kısa sürede ileri teknolojiye kavuşulur.
 Maliyet etkinliğini artırır
 Kamu altyapı yatırımını artırır
  Kamu sektörünün riskini azaltır
  Yüksek sayıda istihdam fırsatı yaratır
  Sermaye projelerini daha hızlı teslim eder
 Bütçelemede belirginlik sağlanır
  Varlıkların kullanımını iyileştirir
  Özel sektör katılımı, ticari yaklaşımı artırır, altyapıyı düzenler ve siyasi müdahaleyi azaltır .
                                                                          SONUÇ
  Sonuç ve öneriler olarak Kamu`nun nakit finansal kaynaklarını harcamadan modern çağın gerektirdiği mimari üsluplarla tüm teknik-teknolojik gelişmeleri barındıran bu tesislerin kısa zaman zarfında kazanılması çok önemlidir. YID projeleriyle hem kamu hem de özel sektör hedeflerini gerçekleştirmişler ve projeler başarıyla tamamlanmıştır. Bu başarılar Türk şirketlerini global pazarlara taşımıştır.
               Bu model kaynak temininde daha büyük güçlükleri olan gelişmekte olan ülkelere altyapı yatırımlarını süratle gerçekleştirmelerinde büyük kolaylık sağlamaktadır. Bu şekilde ülke içerisindeki atıl sermaye üretime yönlendirilmekte veya devletin borçlanması yerine uluslararası sermayenin doğrudan altyapı projelerine yönlendirilmesi sağlanmaktadır.
Döviz

Sunday, February 26, 2012

ORGANİC MOVEMENT İN THE WORLD


All of the statements, results etc. contained in this book have been compiled by the authors according to
their best knowledge and have been scrupulously checked by the Research Institute of Organic Agriculture
(FiBL), the Foundation Ecology & Agriculture (SOEL) and the International Federation of Organic Agriculture
Movements (IFOAM). However, the possibility of mistakes cannot be ruled out entirely. Therefore, the
editors and the authors are not subject to any obligation and make no guarantees whatsoever regarding
any of the statements etc. in this work; neither do they accept responsibility or liability for any possible
mistakes contained therein.
Additional information (links, graphs) is available from the internet at www.soel.de/oekolandbau/weltweit.
html. Information about organic farming around the globe is provided at www.ifoam.org.
Should corrections and updates of this report become necessary, they will be published at www.organiceurope.
net.

Friday, February 24, 2012

TURKİYEDE SERACİLİK FAALİYETLERİ


Seracılık, bitkilerin yetiştimesi  için en uygun  koşulların sağlanması , bu koşulların bitkilerin olgunlaşıncaya kadar korunması ve iklim şartları  müsait olmadığı durumlarda bile bitki üretemi yapmaktır. Dünya ülkelerinde en çok ABD, Japonya ve Hollanda da bulunan seraların %78’inde çiçek yetiştirilmektedir.
Kuruldukları iklim şartlarına göre değişik malzemelerle yapılan seraların yapımında %39 oranında cam kullanılmaktadır.  Ilıman-sıcak iklim kuşağında bulunan ülkemizde sera yetiştiriciliği soğuk aylara yöneliktir ve asgari düzeyde ısıtma ihtiyacı vardır. Isıtma düzeyinin düşük olması işletme giderlerini azaltır ve işçiliği ucuzlatır. Ülkemizde yatırım maliyetleri düşük olan seraların örtü materyalleri plastiktir, üretim teknolojisi düşüktür fakat verim ve kalite serin-soğuk iklim kuşağındakine göre daha düşüktür.
Türkiye’de yıllık ortalama artış hızı %15 olan seracılık diğer ülkelere oranla daha yenidir. Son yıllardaki dağılma alanlarına bakıldığında %65 ile Antalya başı çekmektedir. İstanbul gibi büyük bir merkeze yakınlığı nedeniyle Yalova ise kuzeydeki en yoğun seracılık yapılan ildir. Bu seralarda sebze yetiştiriciliği ağırlıktadır.
Amatör, araştırma, yarı profesyonel ve tam profesyonel olarak tasarlanabilen seralar, yapılacak işin niteliğine göre kullanım amacına bağlı olarak kurulmalıdır. Sera ünitelerinin büyüklüğü, kullanım amacından sonra işletmenin işçilik miktarı ve çeşidi önem kazanmaktadır. Sermayeye bağlı olarak seçilen sera tiplerinden, cam örtülü çelik veya alüminyum iskeletli sera tipinin masrafı yüksek fakat bakım masrafı düşüktür. İlk yapım masrafı düşük fakat bakım masrafları yüksek olan plastik örtülü ahşap iskeletler ise diğer seçeneğe göre %45 daha ucuz olduğundan tercih edilmektedir.
Sebze yetiştirilecek seraların kurulum maliyeti bir dönümde 10.000 – 14000 TL arasındadır . Fide veya çiçek yetiştirmek ise maliyet 15.000 TL yada 18.000 TL’ye kadar çıkabilmektedir. Son zamanların gözde yatırım alanlarından organik tarım yapmak için sera kurmanın maliyeti yine bir dönümde 30.000 TL ile 70.000 TL arasındadır.  Daha detaylı bilgi için sera kurulum firmalarını arayabilirsiniz.
Seracılık Nerede Yapılmalı, Isıtma Giderleri ve Jeotermal Enerji
Örtü altı bitkisel üretim (seracılık) ile amaçlanan genel olarak; üretilen bitkilere asgari 15 C civarında sıcaklık sağlayarak sezon dışı bolca mahsul üretmek ve bu ürünleri de değer fiyattan satarak karlı bir üretim yapmaktır.

Kışın bu sıcaklığı sağlayabilmek için öncelikle kapalı bir ortam sağlanması gerekmektedir. Bitkilerin fotosentez yapmak amacı ile güneş ışığına ihtiyaç duymaları sebebi ile bu kapalı ortam ışık geçirmek zorundadır. Bu sebeple temel olarak seralar, genelde metal iskeletin üzerine şeffaf cam veya plastik malzeme kaplanması ile tesis edilir.

Isıtma Giderleri

Seracılıkta en önemli gider ısıtma gideridir. 1 dekar seranın Ekim ayından Nisan ayına kadar 7 ay süreyle 15°C de tutulması için yapılacak ısıtmalarda; Antalya'da 22 ton Fuel- Oil, Yalova'da 46 ton Fuel Oil, Ankara'da 86 ton Fuel Oil gerekir.

Buna göre Ankara koşullarında bir seranın ısıtılabilmesi için Antalya koşullarına göre yaklaşık 4 kat fazla enerjiye ihtiyaç vardır.

Isıtmada Kullanılacak Yakıt Tipleri

Burada en olası 3 enerji kaynağını değerlendirelim:

1) Doğalgaz
Yaptığımız fizibilitelerde yakıt olarak doğalgaz kullanıldığında, Antalya koşullarında bile doğalgaz ile ısıtmanın karlı olmadığı ve işletmenin zarar edeceği çıkabilmektedir.

2) Kömür
Antalya koşullarında uygun fiyatlı kömür ile ısıtma karlı olabilmekle beraber seranın genelde en büyük gider kalemini oluşturur. Ancak işletme, Antalya’ dan kuzeye gittikçe kömür ile ısıtma da karlı olmaktan çıkmaktadır. Ankara koşullarında kömür ile ısıtma da işletmeyi zarar ettirecektir.

3) Jeotermal
Jeotermal kaynakları kullanarak ısıtma, tüm olasılıklar içerisinde hem en karlı üretimi yapmayı sağlayan, hem de en temiz ısıtma şeklidir. Ancak burada bile sıcaklığın -10 C altına düşebildiği dönemlerde özellikle 4 metre ve üzeri yüksek seralarda ısıtma ile ilgili sorunlar yaşanabilmektedir. Bu amaçla ısı dağılımına dair hesaplamalar daha kuruluş aşamasındayken kötü ihtimal hesabına göre yapılmalıdır.

Sera ısıtmasında kullanılacak jeotermal kaynağın genel olarak en az 100 C çıkış sıcaklığında olması istenir. Ancak duyumlarımıza göre 50- 60 C sıcaklığında suyu da etkin olarak kullanabilen sistemler oluşturabilen kuruluşlar da vardır.

Yine duyumlarımıza göre, jeotermal kaynak ile sera arasında uzaklık 10 km kadar olduğunda bile sıcak su sera ısıtma amacı ile borularla etkin olarak taşınabilmektedir. Uzaklığın 10 km’ yi geçtiği durumlarda sorunlar çıkabilmektedir.

Türkiyede Seracılık 
Ülkemizde Seracılık Ülkemizde sera sebzeciliği başlangıcı son 30 35 yıl kadar öncesine dayanır. Sera işletmelerinin kurulması iklim yönünden en uygun olan Antalya ve Mersin illerinde başlamıştır.
Ülkemizde Seracılık Ülkemizde sera sebzeciliği başlangıcı son 30 35 yıl kadar öncesine dayanır. Sera işletmelerinin kurulması iklim yönünden en uygun olan Antalya ve Mersin illerinde başlamıştır. Aslında serada bitki yetiştiriciliği ülkemizin her tarafında yapılırsa da, bitkiler için uygun çevre koşullarının sağlanmasında, ekonomi, taşıma ve pazarlama gibi etkenler sera işletmeciliğini kısıtlar veya geliştirir. Bu arada düşünülmesi gereken diğer bir noktada serada bitki yetiştirilmesine daha az uygun olan fakat büyük tüketim merkezlerine yakın olan yerlerde, seranın ısıtılması için harcama artarken, taşıma masraflarının da azalması sera yapımında etkili rol oynayabilir. Bu alanlar, güneş enerjisinden yararlanarak ısıtma giderlerinin azaltılması gibi teknik önlemler yanında, doğada bulunan sıcak su, kaynar su ve buhar gibi jeotermal kaynakların da aynı amaca uygun olarak kullanılması ile ülkemiz sera işletmelerinin alanlarının büyümesinde önemli katkısı olabilecektir.
Sera işletmeciliğini kısıtlayıcı en büyük etmen, sera içinde bitki gelişmesi için en uygun sıcaklığı sağlamada kullanılan yakıt ile ısıtma sistemi bakım giderleridir. Bu nedenle ülkemizde sera işletmeciliği kurulabilecek bölgeler Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz Bölgeleri ile uygun mikro kliması olan yörelerdir.
Ülkemiz diğer Akdeniz ülkelerine göre daha büyük bir seracılık potansiyeline sahiptir. Bunun nedeni, ispanya ve Fransa kıyıları altyapısı çok iyi olan bir turizm alanı olması ve bu tesislerden sera kurulacak alanın pek kısıtlı kalmasıdır. İtalya ve Yunanistan'da ise kıyılar oldukça engebeli ve dağlık olması nedeniyle, sera işletmeciliği için alanın çok az olmasıdır. Afrika kıyılarındaki Fas, Cezayir, Tunus, Libya gibi ülkelerde ise, uzun süreli yetiştiricilik için kışın ısıtma yanında sıcak mevsimlerde, soğutma da gerekmektedir.
Ülkemiz seracılığı Marmara, Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde dağılma ve gelişme göstermektedir. Bu dağılım içersinde yer yer yoğun üretim alanları doğmuştur. En kuzeyde Yalova çevresindeki mikro klimada görülen seracılık, batıda İzmir ve Muğla çevresinde, güneyde Antalya ve Mersin dolaylarında yoğunlaşmakta ve Hatay ilinin Samandağ ilçesine kadar varmaktadır. Ülkemizdeki sera alanlarının son yıllardaki dağılımına rakamsal olarak bakacak olursak, Türkiye'de sera alanlarının yaklaşık %65’i Antalya'da % 21'i. Mersinde. % 7'si Muğla'da, % 2, İzmir' de ve % 1'i İstanbul' da bulunmaktadır.
  Bu dağılımda göstermektedir ki, Türkiye'de seracılık kış aylarının en sıcak geçtiği Akdeniz yöresinde toplanmıştır (Çizelge 1.1). Ülkemizde seracılığın bölgelerimize göre belirgin özelliklerini şöyle özetleyebiliriz. Seracılığın yoğun olarak yapıldığı en kuzeydeki yöre Yalova'dır. Mikro klima özelliği gösteren ekolojik yapısı ve İstanbul gibi büyük bir tüketim merkezine yakın olması önemini korumaktadır. Son yıllarda bu yöredeki sera, işletmelerinin özelliği kesme ve saksı çiçeği yetiştiricilik tekniğinin uygulanmasıdır. İzmir'de seraların büyük bölümü Balçova, Narlıdere ovasında bulunmaktadır. Yörenin mikro klima özelliğindeki ekolojik uygunluğu, zengin jeotermal kaynakların toprağın kolay ısınmasına etkisi, İzmir gibi büyük bir pazara yakınlığı bölgede seracılığın gelişmesindeki önemli etmenlerdir. Seralarda en çok hıyar yetiştirilmekte ve daha sonra ilkbaharda semizotu, sonbaharda marul gelmektedir. Son zamanlarda süs bitkileri yetiştiriciliği de artmaya başlamıştır. Seraların bulunduğu alanların yoğun yerleşim merkezleri olması nedeniyle, İzmir dolayında seracılık alanı yönünden doyum noktasında bulunmakta ve bu alanların fazla artması şimdilik beklenmemektedir. Sera alanlarının son zamanlarda hızla arttığı il olan Muğla'da seralar, Fethiye ilçesinde yayılmaktadır. Seracılık bu ilçede yeni olduğundan, seralarda tek ürün olarak domates yetiştirilmektedir. Ekolojik koşulların uygun olması ve sera kurulacak alanların bulunması, seracılık yönünden bu ilimizin büyük bir potansiyelinin olduğunu göstermektedir. Antalya yöresinde ise sera tarımı Kaş, Gazipaşa ilçeleri arasındaki kıyı şeridinde yoğun olarak yapılmaktadır. Yöre sera alanlarının fazlalığı ve sera üretim tekniği yönünden ülkemizde en iyi durumdadır. Bölgede sera sebze üretiminde ana ürünler domates, biber, hıyar ve patlıcan'dır. Son yıllarda süs bitkilerinin yetiştirilmesine de başlanmıştır. Bölgede sonbahar ve ilkbahar yetiştiriciliği yapılan bazı mikro klima yörelerinde ısıtma masrafı tümüyle ortadan kalkmaktadır.
  Mersin ilindeki seralar Mersin'den başlayıp batıya doğru kıyı şeridindedir. Mersin ili seralarındaki sebze üretiminde domates, biber ve hıyar yer almaktadır. Bölgenin ekolojik koşullarının uygun olmasına karşılık, üretim tekniğinin iyi olmaması nedeniyle, niteliği düşük ürünler elde edilmektedir.
 Türkiye seracılığında son beş yıldaki gelişmeler incelendiğinde, Türkiye'de seracılığın yıllık ortalama artış hızı % 15 dolayındadır. Bu artış hızı bir çok ülkeden daha fazladır.
 Ülkemiz seralarının işletme yapısı aile işletmeleri şeklinde ve ortalama büyüklükleri 400-1500 m2 arasında değişen küçük işletmeler şeklindedir.
   Ülkemizde ve diğer ülkelerde bazı durumlarda sera işletmeciliği veya sera yetiştiriciliği ile "Örtüaltı yetiştiriciliği" aynı anlamda kullanılmaktadır. Örtüaltı yetiştiriciliği oldukça geniş kapsamlı ve çevre koşullarının olumsuz etkisini kısmen veya tamamen ortadan kaldırarak bitkisel üretim yapmaya yarayan alçak veya yüksek sistemler olarak tanımlanabilir.
Örtüaltı yetiştiriciliğini dört ayrı sınıfta inceleyebiliriz.
1. Yüzeysel Örtüler: Örtüaltı yetiştiriciliğinde malçlama, yüzeysel örtüler, yastıklar şeklinde yapılan ve kısa veya uzun süre bitkilerin üzerini kapatan, ayrıca tüm tarımsal işlemlerin dışardan yapıldığı sistemlerdir.
2. Alçak tüneller: Yerden yüksekliği 1 m' ye kadar olan bu örtüler, havalar ısınınca ve bitkiler belirli bir yüksekliğe ulaşınca kaldırılır. Tarımsal işlemlerin hepsi örtü dışından yapılır.
3. Yüksek tüneller: Örtüaltı yetiştiriciliğinde insanın içerisine rahatça girebileceği, tarımsal mekanizasyona olanak sağlayan, ancak ısıtma, havalandırma sistemleri genellikle olmayan, dar ve yarım daire kesitli yapılardır. Bu örtü tiplerinin hepsi plastik örtülerdir.
4. Seralar: Tüm iklim elemanlarının denetimine olanak sağlamalıdır.yabilecek örtülü yapılardır.

Thursday, February 23, 2012

HEATİNG FOR GREENHOUSES - SERALARIN ISITILMASI, SICAKLIGI



Cold House vs. Heated Greenhouse

A cold house is the simplest of greenhouses, it is not equipped with any artificial means of heat and thus the growing season is shortened when the outside temperature drops below freezing. It is not possible to grow frost sensitive plants between late fall and the middle of spring unless you provide heat (which would not make it a cold house!). A cold house does extend the growing season from that of the outdoors by trapping the heat from the sun during the day. And it provides a cozy respite for you to work away from the elements of wind and rain; it also protects plants from these same elements too. When you install a heater into your cold house it becomes a true greenhouse and it transforms the hobby of gardening into a year-round hobby. The minimum temperature required to grow greenhouse plants through the winter is 45° F (7.2°C), so be sure to allow for this extra cost for heating to be included in your monthly budget. Also, be sure that when you begin planning for your greenhouse construction that you build it as near as possible to your house as this will reduce costs for digging and installation of electrical wires (and plumbing if you need that too). It is also better for quick access during the winter months if you have your greenhouse closer to your house.


Gas Greenhouse Heaters

  1. All Two Wests' gas heaters have been designed for safe and efficient operation in moist greenhouse environments. Your plants not only benefit from heat but also from growth enhancing CO2 which they generate at the same time.
  2. Propane Gas Heaters are easy to install running off bottled gas. Supplied without fittings simply purchase what you require from our high quality range.
  3. Natural Gas Heaters provide continuous reliable heat running off a supply of natural gas. These heaters should be installed by a corgi registered fitter.
N.B. these heaters are not flued outside and should only be used in well ventilated greenhouses.

Electric Fan Heaters the easiest way to provide heat

Raise the temperature easily and efficiently, with heaters specially designed for safe operation in a greenhouse environment.
  1. ready to use simply plug straight to your mains electric
  2. evenly distributes, internal fans circulate the heated air
  3. reduces damping off and disease by constantly moving the greenhouse air.

Blue Flame Paraffin Heaters - efficient heaters with variable output

It"s easy to vary heat output and reduce fuel consumption by adjusting the circular wicks of these heaters. Neatly designed with in-built drip trays and a convenient carrying handle.

Parasene Paraffin Heaters - heats greenhouses in any location

These paraffin heaters safely and efficiently heat your greenhouse and at the same time generates CO2, a main plant food for healthy growth.
N.B. Designed for use in greenhouses do not use in domestic situations.

Greenhouse Heating Requirements



Heating is a major concern to commercial greenhouse producers. This is due primarily to the costs involved in the purchase and operation of heating equipment as well as the potentially disastrous effects of a poorly designed system. Although solar energy represents a significant factor in greenhouse heating, supplemental systems are a necessity for year round production.

Sources and Methods of Distributing Heat
Coal, oil and gas are the most common forms of energy used for greenhouse heating. The choice of which of these to use is based primarily on economics. In Texas gas is the most readily available, as well as economical.
Gas burns efficiently, but all forms must be vented to avoid toxic fumes. Many types of gas heaters have been designed for use in greenhouses and they too effect efficiency. When selecting this type of heating equipment it is important to consider fuel and cost factors.
Heat from gas units may be distributed in several different ways. Perhaps the most common method used is through polyethylene (PE) vent tubes. These PE tubes are generally attached near the heater and are inflated when the blower fan is turned on. The heat is forced through the tube and distributed into the house from holes perforated in the PE. These systems may also be used in combination with ventilation and circulation equipment.
The arrangement of PE tubes in the greenhouse greatly influences efficiency as well as plant growth. When tubes are hung overhead, heat is more likely to move out of the "plant zone" and into the upper portion of the structure. When tubes are placed under the benches efficiency is improved and heat is maintained in the appropriate area for optimum plant growth. This type of tube arrangement requires floor mount heating systems or ducts that move the heat from overhead units to the under bench tubes.
Although boilers and traditional hot water/steam heating systems are not used extensively in this area, there is a variation of these systems that is becoming increasingly popular among Texas growers. The use of hot water for "under pot heating" has been proven to be extremely effective and efficient. In these systems, water is heated in a modified hot water heater and pumped through an extensive tubing system that is mounted to the bench. The heat is radiated from the tubes and absorbed by the pots that are placed directly on them. The media in the pot is maintained at a constant temperature which allows air temperatures to be held much lower than with traditional systems. The overall effect is improved plant growth and reduced energy costs.

Thermostats and Controls
There are several types of thermostats and environmental controllers that are available for commercial greenhouseproduction. Regardless of how sophisticated this equipment is, there are some very basic factors that must be considered if the system is to operate properly.
Sensing devices should be placed at plant level in the greenhouse. Thermostats hung at eye level are easy to read but do not provide the necessary input for optimum environmental control. It is also important to have an appropriate number of sensors throughout the production area. Often times environmental conditions can vary significantly within a small distance.
Do not place thermostats in the direct rays of the sun. This will obviously result in poor readings. Mount thermostat so that they face North or in a protected location. It is also sometimes necessary to use a small fan to pull air over the thermostat to get appropriate values.

Calculating Greenhouse Heating Requirements
The key to efficiently heating a greenhouse is matching the equipment to the types of crops to be produced. The first step in this process is to determine the heat loss of the greenhouse. Based on this information the type and capacity of a system may be selected. The following is a series of formulas which may be used for these calculations.




Wednesday, February 22, 2012

Büyük düşünün ama adımlarınızı küçük atın!

Apple, Veritas ve SanDisk gibi şirketlere yatırım yaparak birer dünya devi haline dönüşmelerini sağlayan ABD’li girişim sermaye şirketi Matrix Partners Ortağı Nick Beim, Türkiye’deki girişimcilerden beklemediği derecede yaratıcı fikirlerle karşılaştığını söylüyor. Türk girişimciler ve geliştirdikleri projelerin en önemli eksiğinin finansman ayağının zayıf kalması olduğuna işaret eden Beim, "Türkiye’de tüm dünyada uygulanabilecek başarı ve kâr oranı yüksek fikirler çıkıyormuş. Bugüne kadar Türk şirketlere hiç yatırım yapmadım. Ama bu fikirleri görünce yapmış olmayı umardım" diyor.
Tüm dünyada etkin girişimcileri tespit edip destekleyen Endeavor Derneği’nin Türkiye’deki Uluslararası Seçim Paneli için İstanbul’a gelen ABD’nin önemli girişim sermaye şirketlerinden Matrix Partners’ın Ortağı Nick Beim, Türk insanının girişimciliği ve yaratıcı projelerinden çok etkilendiğini söylüyor. 16 Türk girişimcisinin başarı hikâyesini dinleyen Beim, karşılaştığı projelerin birçoğunun tüm dünyada uygulanabilecek, büyük bir pazar oluşturup kâr yaratabilecek fikirler olduğuna işaret etti. Yeni projelere finansal destek veren bir girişim sermaye şirketi yöneticisi olarak her yıl binlerceyeni fikir ve projenin önüne konulduğunu söyleyen Beim, "Binlerce kurbağa öpüyorum. Ancak bunlardan sadece çok azı prensese dönüşüyor. Burada karşılaştığım projeler karşısında gördüm ki, bu prenseslerden çoğu Türkiye’deymiş" diyor. 
Pazarın Büyüklüğü Önemli Finansal destek arayan binlerce projeden ortalama ancak 10 tanesinin girişim sermaye şirketleri tarafından uygulamaya değer bulunduğuna işaret eden Beim, bunlar arasında hayata geçirilen projelerden 5 tanesi başarılı, 2 tanesinin ise gerçekten çok başarılı olabildiği görüşünde. Girişim sermaye şirketlerinin destek verecekleri projeyi belirlerken birkaç kritere göre karar verdiğini vurgulayan Beim, öncelikli üç unsuru ise projenin büyük bir pazar yaratacak olması, fikir sahibinin sıradışı bir kişiliğe sahip olması ile projenin değişik bir yaklaşımla değişik bir şeyi deniyor olması şeklinde sıralıyor.
Proje çok iyi olmasa bile proje sahibinin sıradışı kişiliğine inandıkları takdirde destek verdiklerini söyleyen Beim, "Çünkü yaratıcı fikirler ve başarı hep sıradışı insanlardan gelir. Şirkette makinenin baş dişlisi projenin yaratıcısı olacak. Bu nedenle projeden çok, bu kişiye inanmamız lazım" diyor. Buna karşın kişinin bir projeye başlarken sınırlarını bilmesi gerektiğini ifade eden Beim, "Bazı girişimciler her şeyi yapabileceğini düşünür. Bu en büyük hatadır. En iyi girişimci neyi yapamayacağını bilendir" diyor. Kârlı bir şirket olabilmesi için ayrıca projenin büyük bir pazar potansiyelinin bulunması gerektiğini ifade eden Beim, son olarak da tıpkı bir dönem yatırım yaptıkları Apple gibi çok değişik bir şeyi deniyor olması gerektiğini belirtiyor.
Enerji Parlayan SektörFinansal destek arayan Türk girişimcilerin bu 3 unsurun yanı sıra proje geliştirirken yükselen sektörlere de dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Beim, son dönemde bilgisayar ve internet teknolojileri, biyoteknoloji ve medikal ürünlerin girişimcilerin en başarılı olduğu sektörler olduğuna dikkat çekiyor. 1990’ların interneti gibi, önümüzdeki dönemin parlayan girişimcilerinin ise enerji alanında çıkacağını vurgulayan Beim, "ABD başta olmak üzere tümdünyadaki gibi Türkiye’de de başgöstermeye başlayan enerji krizi bu alanda geliştirilen projeleri çok kârlı kılacak.Sadece yeni enerji kaynaklarının yaratılması değil, mevcut enerjinin daha iyi depolanabilmesi, kayıp enerji miktarının azaltılması ile daha temiz enerji elde etmemizi sağlayacak projeler de büyük rağbet görecek" diyor.
Türkiye’de çok etkileyici girişimcilerle karşılaştığını belirten Beim, geçen yıllarda Endeavor bünyesinde inceleme fırsatı bulduğu Airties ve yemeksepeti.com’un bunlardan iki tanesi olduğunu söylüyor. Airties’ın binalarda daha az çelik ve çimento kullanılmasına yönelik geliştirdiği tekniği çok yaratıcı ve başarılı bulduğunu ifade eden Beim, yemeksepeti.com projesinin ise yerel bazlı bir proje olmasına karşın zekice bir fikir olarak niteliyor.
Yatırım 5 Yılda Dönüyorsa KârlıdırEndeavor’un bu yılki girişimciler arasında ise kendisinin de ilgi alanına giren teknoloji ve telekomünikasyon sektörüne yönelik projelere dikkat ettiğini belirten Beim, "Türkiye’de inanılmaz zeki insanlar var. ’Bu insanlara nasıl yardım edebiliriz’in peşindeyiz" diyor. Yatırım yaparken ne kadar para yatırılacağına değil, ne kadar para kazanılacağına bakarak karar verdiklerini söyleyen Beim, "Bir yatırımın kârlı olması için geri dönüşünü 5-10 yıl arasında almanız lazım. İnternet şirketi için 6-7 milyon dolar başarılı olmak için yeterli. Ama bu yatırımı yapınca 300 milyon dolar kazanacağınızı bilmelisiniz. Ama telekomünikasyon ekipmanları yatırım miktarınızı 70-80 milyon dolara kadar çıkarabilir" diye konuşuyor.
Girişimciler İçin Adım Adım BaşarıBüyük düşünün ama adımlarınızı küçük atın. Nihai hedefiniz büyük olsun ama buna aşamalar halinde ulaşmaya çalışın.

Sadece bir fikre veya projeye odaklanın. Çünkü girişimciler finansman başta olmak üzere kısıtlı kaynaklarla hareket etmek zorundalar. Bunun için en başarılı olup, en çok kazanabileceğiniz işe odaklanın.

* Zeki insanlardan bir ekip yaratın. Çünkü şirket belli bir büyüklüğe ulaştığında tüm kararlarınızı tek başınıza alamayacaksınız.* Tüm ekibi kazancınıza ortak edin. Sahiplik duygusu yaratarak herkesin daha yaratıcı ve çalışkan olmasını sağlarsınız


Kaynak: Referans Gazetesi/Ceyda Çağlayan

MİNİ AND MİCRO HYDROPOWER LEGİSLATİON AND İNFORMATİON OF TURKEY



  • Türkiye Büyük Millet Meclisi, temmuz ayında kabul edilen yasayla kurulu gücü 500 kilovatın altındaki su, rüzgâr, güneş gibi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretmek için izin alma ve şirket kurma şartını kaldırdı. 


  • Yerli enerji kaynaklarını ekonomiye kazandırmak için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, geçen yıl çalışma başlattı. Bakanlık ilk olarak Temsan'a mini türbin ürettirdi. On dört ayrı prototipi yapılan türbinler 3 ile 100 bin YTL arasında fiyatla satılmaya başlandı. Bu konudaki yasal eksikleri gidermek için de TBMM'de temmuzda yeni bir kanuni düzenleme yapıldı. Kanuna göre, kurulu gücü 500 KW'nin altında olan elektrik üretim tesisleri için herhangi bir izin alınmayacak. Kanunun ilgili maddesine göre; tüzel kişilerin ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisinin sisteme verilmesi halinde uygulanacak teknik ve mali usul ve esaslar kurum tarafından çıkartılacak bir yönetmelikle belirleniyor. 


  •  200 kW' a kadar yapılan türbinlere mikro türbin adı verilmektedir. Ülkemizdeki akarsuların sadece %33 ü enerji üretimi için kullanılmaktadır. Üstelik hidroelektrik santrallerin işletme ve bakım maliyetleri diğer termik, doğalgaz ve nükleer santarllere göre çok düşüktür.


  • Dünya genelinde küçük HES potansiyeli toplam potansiyel içinde %5 - % 10 arasında değişmektedir.

 Ülkemizde ise, hesaplanmış toplam ekonomik güç içerisinde küçük HES'lerin oranı bugüne kadar tamamlanabilmiş etüdlere göre %2 civarındadır.


 Ülkemizin topografik ve hidrolojik şartları itibariyle bu oranın dünya genelinde olduğu gibi % 10 lara ulaşacağı düşünülmektedir.

 Küçük HES ve Mini HES projelerinin önemli bir avantajıda, mahalli enerji talebi için enerji nakil hattına (ENH) gerek olmaması ve yatırım maliyetinin düşük olmasıdır.
Kısaca "KENDİ ELEKTRİĞİNİ KENDİN ÜRET" prensibine kendi suyunu kullanarak uyulmasıdır.

Tuesday, February 21, 2012

Hydroelectric Power (Dams)

What is a dam? 
A dam is a man-made structure built across a river. Most dams are built to control river flow, improve navigation, and regulate flooding. However, some dams are built to produce hydroelectric power.
How do dams make hydroelectric power? 
These are electric turbines inside a dam. When water from the dam passes through, the turbines spin. This creates electricity.


Hydroelectric power is produced as water passes through a dam, and into a river below. The more water that passes through a dam, the more energy is produced. Once a dam is built, an artificial man-made lake is created behind the dam.
Electricity is produced by a device called a turbine. Turbines contain metal coils surrounded by magnets. When the magnets spin over the metal coils, electricity is produced. Turbines are located inside dams. The falling water spins the magnets.
Dams provide clean, pollution free energy, but they can also harm the environment. Species that use rivers to spawn are often hurt by dams. In the Northwest, sockeye salmon and trout populations have dropped from 16 million to 2.5 million since hydroelectric plants were built on the Columbia River. Dams all over the world have hurt some species. 
What are the highest dams in the U.S.?
The highest dam in the Unites States is located near Oroville, California. The Oroville Dam rises 754 feet (230 meters) and is more than a mile (1.6 km) wide. This dam was built in 1968, 22 years after the Hoover Dam. The Hoover Dam, on the Nevada-Arizona border controls the Colorado river. It is 726 (221 meters) feet high and stores 21.125 million acre-feet (2.6 million hectare-meters) of water in the 115 mile (192 km) long Lake Mead reservoir, behind the dam. 
Where is the highest dam in the world?
The highest dam in the world is Nurek Dam on the Vakhsh River in Tadzikistan, a country in central Asia. This dam is 984 feet (300 meters) tall!