Pages
Sunday, February 26, 2012
ORGANİC MOVEMENT İN THE WORLD
All of the statements, results etc. contained in this book have been compiled by the authors according to
their best knowledge and have been scrupulously checked by the Research Institute of Organic Agriculture
(FiBL), the Foundation Ecology & Agriculture (SOEL) and the International Federation of Organic Agriculture
Movements (IFOAM). However, the possibility of mistakes cannot be ruled out entirely. Therefore, the
editors and the authors are not subject to any obligation and make no guarantees whatsoever regarding
any of the statements etc. in this work; neither do they accept responsibility or liability for any possible
mistakes contained therein.
Additional information (links, graphs) is available from the internet at www.soel.de/oekolandbau/weltweit.
html. Information about organic farming around the globe is provided at www.ifoam.org.
Should corrections and updates of this report become necessary, they will be published at www.organiceurope.
net.
Friday, February 24, 2012
TURKİYEDE SERACİLİK FAALİYETLERİ
Seracılık, bitkilerin yetiştimesi için en uygun koşulların sağlanması , bu koşulların bitkilerin olgunlaşıncaya kadar korunması ve iklim şartları müsait olmadığı durumlarda bile bitki üretemi yapmaktır. Dünya ülkelerinde en çok ABD, Japonya ve Hollanda da bulunan seraların %78’inde çiçek yetiştirilmektedir.
Kuruldukları iklim şartlarına göre değişik malzemelerle yapılan seraların yapımında %39 oranında cam kullanılmaktadır. Ilıman-sıcak iklim kuşağında bulunan ülkemizde sera yetiştiriciliği soğuk aylara yöneliktir ve asgari düzeyde ısıtma ihtiyacı vardır. Isıtma düzeyinin düşük olması işletme giderlerini azaltır ve işçiliği ucuzlatır. Ülkemizde yatırım maliyetleri düşük olan seraların örtü materyalleri plastiktir, üretim teknolojisi düşüktür fakat verim ve kalite serin-soğuk iklim kuşağındakine göre daha düşüktür.
Ülkemizde Seracılık Ülkemizde sera sebzeciliği başlangıcı son 30 35 yıl kadar öncesine dayanır. Sera işletmelerinin kurulması iklim yönünden en uygun olan Antalya ve Mersin illerinde başlamıştır. Aslında serada bitki yetiştiriciliği ülkemizin her tarafında yapılırsa da, bitkiler için uygun çevre koşullarının sağlanmasında, ekonomi, taşıma ve pazarlama gibi etkenler sera işletmeciliğini kısıtlar veya geliştirir. Bu arada düşünülmesi gereken diğer bir noktada serada bitki yetiştirilmesine daha az uygun olan fakat büyük tüketim merkezlerine yakın olan yerlerde, seranın ısıtılması için harcama artarken, taşıma masraflarının da azalması sera yapımında etkili rol oynayabilir. Bu alanlar, güneş enerjisinden yararlanarak ısıtma giderlerinin azaltılması gibi teknik önlemler yanında, doğada bulunan sıcak su, kaynar su ve buhar gibi jeotermal kaynakların da aynı amaca uygun olarak kullanılması ile ülkemiz sera işletmelerinin alanlarının büyümesinde önemli katkısı olabilecektir.
Sera işletmeciliğini kısıtlayıcı en büyük etmen, sera içinde bitki gelişmesi için en uygun sıcaklığı sağlamada kullanılan yakıt ile ısıtma sistemi bakım giderleridir. Bu nedenle ülkemizde sera işletmeciliği kurulabilecek bölgeler Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz Bölgeleri ile uygun mikro kliması olan yörelerdir.
Ülkemiz diğer Akdeniz ülkelerine göre daha büyük bir seracılık potansiyeline sahiptir. Bunun nedeni, ispanya ve Fransa kıyıları altyapısı çok iyi olan bir turizm alanı olması ve bu tesislerden sera kurulacak alanın pek kısıtlı kalmasıdır. İtalya ve Yunanistan'da ise kıyılar oldukça engebeli ve dağlık olması nedeniyle, sera işletmeciliği için alanın çok az olmasıdır. Afrika kıyılarındaki Fas, Cezayir, Tunus, Libya gibi ülkelerde ise, uzun süreli yetiştiricilik için kışın ısıtma yanında sıcak mevsimlerde, soğutma da gerekmektedir.
Ülkemiz seracılığı Marmara, Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde dağılma ve gelişme göstermektedir. Bu dağılım içersinde yer yer yoğun üretim alanları doğmuştur. En kuzeyde Yalova çevresindeki mikro klimada görülen seracılık, batıda İzmir ve Muğla çevresinde, güneyde Antalya ve Mersin dolaylarında yoğunlaşmakta ve Hatay ilinin Samandağ ilçesine kadar varmaktadır. Ülkemizdeki sera alanlarının son yıllardaki dağılımına rakamsal olarak bakacak olursak, Türkiye'de sera alanlarının yaklaşık %65’i Antalya'da % 21'i. Mersinde. % 7'si Muğla'da, % 2, İzmir' de ve % 1'i İstanbul' da bulunmaktadır.
Bu dağılımda göstermektedir ki, Türkiye'de seracılık kış aylarının en sıcak geçtiği Akdeniz yöresinde toplanmıştır (Çizelge 1.1). Ülkemizde seracılığın bölgelerimize göre belirgin özelliklerini şöyle özetleyebiliriz. Seracılığın yoğun olarak yapıldığı en kuzeydeki yöre Yalova'dır. Mikro klima özelliği gösteren ekolojik yapısı ve İstanbul gibi büyük bir tüketim merkezine yakın olması önemini korumaktadır. Son yıllarda bu yöredeki sera, işletmelerinin özelliği kesme ve saksı çiçeği yetiştiricilik tekniğinin uygulanmasıdır. İzmir'de seraların büyük bölümü Balçova, Narlıdere ovasında bulunmaktadır. Yörenin mikro klima özelliğindeki ekolojik uygunluğu, zengin jeotermal kaynakların toprağın kolay ısınmasına etkisi, İzmir gibi büyük bir pazara yakınlığı bölgede seracılığın gelişmesindeki önemli etmenlerdir. Seralarda en çok hıyar yetiştirilmekte ve daha sonra ilkbaharda semizotu, sonbaharda marul gelmektedir. Son zamanlarda süs bitkileri yetiştiriciliği de artmaya başlamıştır. Seraların bulunduğu alanların yoğun yerleşim merkezleri olması nedeniyle, İzmir dolayında seracılık alanı yönünden doyum noktasında bulunmakta ve bu alanların fazla artması şimdilik beklenmemektedir. Sera alanlarının son zamanlarda hızla arttığı il olan Muğla'da seralar, Fethiye ilçesinde yayılmaktadır. Seracılık bu ilçede yeni olduğundan, seralarda tek ürün olarak domates yetiştirilmektedir. Ekolojik koşulların uygun olması ve sera kurulacak alanların bulunması, seracılık yönünden bu ilimizin büyük bir potansiyelinin olduğunu göstermektedir. Antalya yöresinde ise sera tarımı Kaş, Gazipaşa ilçeleri arasındaki kıyı şeridinde yoğun olarak yapılmaktadır. Yöre sera alanlarının fazlalığı ve sera üretim tekniği yönünden ülkemizde en iyi durumdadır. Bölgede sera sebze üretiminde ana ürünler domates, biber, hıyar ve patlıcan'dır. Son yıllarda süs bitkilerinin yetiştirilmesine de başlanmıştır. Bölgede sonbahar ve ilkbahar yetiştiriciliği yapılan bazı mikro klima yörelerinde ısıtma masrafı tümüyle ortadan kalkmaktadır.
Mersin ilindeki seralar Mersin'den başlayıp batıya doğru kıyı şeridindedir. Mersin ili seralarındaki sebze üretiminde domates, biber ve hıyar yer almaktadır. Bölgenin ekolojik koşullarının uygun olmasına karşılık, üretim tekniğinin iyi olmaması nedeniyle, niteliği düşük ürünler elde edilmektedir.
Türkiye seracılığında son beş yıldaki gelişmeler incelendiğinde, Türkiye'de seracılığın yıllık ortalama artış hızı % 15 dolayındadır. Bu artış hızı bir çok ülkeden daha fazladır.
Ülkemiz seralarının işletme yapısı aile işletmeleri şeklinde ve ortalama büyüklükleri 400-1500 m2 arasında değişen küçük işletmeler şeklindedir.
Ülkemizde ve diğer ülkelerde bazı durumlarda sera işletmeciliği veya sera yetiştiriciliği ile "Örtüaltı yetiştiriciliği" aynı anlamda kullanılmaktadır. Örtüaltı yetiştiriciliği oldukça geniş kapsamlı ve çevre koşullarının olumsuz etkisini kısmen veya tamamen ortadan kaldırarak bitkisel üretim yapmaya yarayan alçak veya yüksek sistemler olarak tanımlanabilir.
Örtüaltı yetiştiriciliğini dört ayrı sınıfta inceleyebiliriz.
1. Yüzeysel Örtüler: Örtüaltı yetiştiriciliğinde malçlama, yüzeysel örtüler, yastıklar şeklinde yapılan ve kısa veya uzun süre bitkilerin üzerini kapatan, ayrıca tüm tarımsal işlemlerin dışardan yapıldığı sistemlerdir.
2. Alçak tüneller: Yerden yüksekliği 1 m' ye kadar olan bu örtüler, havalar ısınınca ve bitkiler belirli bir yüksekliğe ulaşınca kaldırılır. Tarımsal işlemlerin hepsi örtü dışından yapılır.
3. Yüksek tüneller: Örtüaltı yetiştiriciliğinde insanın içerisine rahatça girebileceği, tarımsal mekanizasyona olanak sağlayan, ancak ısıtma, havalandırma sistemleri genellikle olmayan, dar ve yarım daire kesitli yapılardır. Bu örtü tiplerinin hepsi plastik örtülerdir.
4. Seralar: Tüm iklim elemanlarının denetimine olanak sağlamalıdır.yabilecek örtülü yapılardır.
Türkiye’de yıllık ortalama artış hızı %15 olan seracılık diğer ülkelere oranla daha yenidir. Son yıllardaki dağılma alanlarına bakıldığında %65 ile Antalya başı çekmektedir. İstanbul gibi büyük bir merkeze yakınlığı nedeniyle Yalova ise kuzeydeki en yoğun seracılık yapılan ildir. Bu seralarda sebze yetiştiriciliği ağırlıktadır.
Amatör, araştırma, yarı profesyonel ve tam profesyonel olarak tasarlanabilen seralar, yapılacak işin niteliğine göre kullanım amacına bağlı olarak kurulmalıdır. Sera ünitelerinin büyüklüğü, kullanım amacından sonra işletmenin işçilik miktarı ve çeşidi önem kazanmaktadır. Sermayeye bağlı olarak seçilen sera tiplerinden, cam örtülü çelik veya alüminyum iskeletli sera tipinin masrafı yüksek fakat bakım masrafı düşüktür. İlk yapım masrafı düşük fakat bakım masrafları yüksek olan plastik örtülü ahşap iskeletler ise diğer seçeneğe göre %45 daha ucuz olduğundan tercih edilmektedir.
Sebze yetiştirilecek seraların kurulum maliyeti bir dönümde 10.000 – 14000 TL arasındadır . Fide veya çiçek yetiştirmek ise maliyet 15.000 TL yada 18.000 TL’ye kadar çıkabilmektedir. Son zamanların gözde yatırım alanlarından organik tarım yapmak için sera kurmanın maliyeti yine bir dönümde 30.000 TL ile 70.000 TL arasındadır. Daha detaylı bilgi için sera kurulum firmalarını arayabilirsiniz.
Seracılık Nerede Yapılmalı, Isıtma Giderleri ve Jeotermal Enerji
Örtü altı bitkisel üretim (seracılık) ile amaçlanan genel olarak; üretilen bitkilere asgari 15 C civarında sıcaklık sağlayarak sezon dışı bolca mahsul üretmek ve bu ürünleri de değer fiyattan satarak karlı bir üretim yapmaktır.
Kışın bu sıcaklığı sağlayabilmek için öncelikle kapalı bir ortam sağlanması gerekmektedir. Bitkilerin fotosentez yapmak amacı ile güneş ışığına ihtiyaç duymaları sebebi ile bu kapalı ortam ışık geçirmek zorundadır. Bu sebeple temel olarak seralar, genelde metal iskeletin üzerine şeffaf cam veya plastik malzeme kaplanması ile tesis edilir.
Isıtma Giderleri
Seracılıkta en önemli gider ısıtma gideridir. 1 dekar seranın Ekim ayından Nisan ayına kadar 7 ay süreyle 15°C de tutulması için yapılacak ısıtmalarda; Antalya'da 22 ton Fuel- Oil, Yalova'da 46 ton Fuel Oil, Ankara'da 86 ton Fuel Oil gerekir.
Buna göre Ankara koşullarında bir seranın ısıtılabilmesi için Antalya koşullarına göre yaklaşık 4 kat fazla enerjiye ihtiyaç vardır.
Isıtmada Kullanılacak Yakıt Tipleri
Burada en olası 3 enerji kaynağını değerlendirelim:
1) Doğalgaz
Yaptığımız fizibilitelerde yakıt olarak doğalgaz kullanıldığında, Antalya koşullarında bile doğalgaz ile ısıtmanın karlı olmadığı ve işletmenin zarar edeceği çıkabilmektedir.
2) Kömür
Antalya koşullarında uygun fiyatlı kömür ile ısıtma karlı olabilmekle beraber seranın genelde en büyük gider kalemini oluşturur. Ancak işletme, Antalya’ dan kuzeye gittikçe kömür ile ısıtma da karlı olmaktan çıkmaktadır. Ankara koşullarında kömür ile ısıtma da işletmeyi zarar ettirecektir.
3) Jeotermal
Jeotermal kaynakları kullanarak ısıtma, tüm olasılıklar içerisinde hem en karlı üretimi yapmayı sağlayan, hem de en temiz ısıtma şeklidir. Ancak burada bile sıcaklığın -10 C altına düşebildiği dönemlerde özellikle 4 metre ve üzeri yüksek seralarda ısıtma ile ilgili sorunlar yaşanabilmektedir. Bu amaçla ısı dağılımına dair hesaplamalar daha kuruluş aşamasındayken kötü ihtimal hesabına göre yapılmalıdır.
Sera ısıtmasında kullanılacak jeotermal kaynağın genel olarak en az 100 C çıkış sıcaklığında olması istenir. Ancak duyumlarımıza göre 50- 60 C sıcaklığında suyu da etkin olarak kullanabilen sistemler oluşturabilen kuruluşlar da vardır.
Yine duyumlarımıza göre, jeotermal kaynak ile sera arasında uzaklık 10 km kadar olduğunda bile sıcak su sera ısıtma amacı ile borularla etkin olarak taşınabilmektedir. Uzaklığın 10 km’ yi geçtiği durumlarda sorunlar çıkabilmektedir.
Kışın bu sıcaklığı sağlayabilmek için öncelikle kapalı bir ortam sağlanması gerekmektedir. Bitkilerin fotosentez yapmak amacı ile güneş ışığına ihtiyaç duymaları sebebi ile bu kapalı ortam ışık geçirmek zorundadır. Bu sebeple temel olarak seralar, genelde metal iskeletin üzerine şeffaf cam veya plastik malzeme kaplanması ile tesis edilir.
Isıtma Giderleri
Seracılıkta en önemli gider ısıtma gideridir. 1 dekar seranın Ekim ayından Nisan ayına kadar 7 ay süreyle 15°C de tutulması için yapılacak ısıtmalarda; Antalya'da 22 ton Fuel- Oil, Yalova'da 46 ton Fuel Oil, Ankara'da 86 ton Fuel Oil gerekir.
Buna göre Ankara koşullarında bir seranın ısıtılabilmesi için Antalya koşullarına göre yaklaşık 4 kat fazla enerjiye ihtiyaç vardır.
Isıtmada Kullanılacak Yakıt Tipleri
Burada en olası 3 enerji kaynağını değerlendirelim:
1) Doğalgaz
Yaptığımız fizibilitelerde yakıt olarak doğalgaz kullanıldığında, Antalya koşullarında bile doğalgaz ile ısıtmanın karlı olmadığı ve işletmenin zarar edeceği çıkabilmektedir.
2) Kömür
Antalya koşullarında uygun fiyatlı kömür ile ısıtma karlı olabilmekle beraber seranın genelde en büyük gider kalemini oluşturur. Ancak işletme, Antalya’ dan kuzeye gittikçe kömür ile ısıtma da karlı olmaktan çıkmaktadır. Ankara koşullarında kömür ile ısıtma da işletmeyi zarar ettirecektir.
3) Jeotermal
Jeotermal kaynakları kullanarak ısıtma, tüm olasılıklar içerisinde hem en karlı üretimi yapmayı sağlayan, hem de en temiz ısıtma şeklidir. Ancak burada bile sıcaklığın -10 C altına düşebildiği dönemlerde özellikle 4 metre ve üzeri yüksek seralarda ısıtma ile ilgili sorunlar yaşanabilmektedir. Bu amaçla ısı dağılımına dair hesaplamalar daha kuruluş aşamasındayken kötü ihtimal hesabına göre yapılmalıdır.
Sera ısıtmasında kullanılacak jeotermal kaynağın genel olarak en az 100 C çıkış sıcaklığında olması istenir. Ancak duyumlarımıza göre 50- 60 C sıcaklığında suyu da etkin olarak kullanabilen sistemler oluşturabilen kuruluşlar da vardır.
Yine duyumlarımıza göre, jeotermal kaynak ile sera arasında uzaklık 10 km kadar olduğunda bile sıcak su sera ısıtma amacı ile borularla etkin olarak taşınabilmektedir. Uzaklığın 10 km’ yi geçtiği durumlarda sorunlar çıkabilmektedir.
Türkiyede Seracılık
Ülkemizde Seracılık Ülkemizde sera sebzeciliği başlangıcı son 30 35 yıl kadar öncesine dayanır. Sera işletmelerinin kurulması iklim yönünden en uygun olan Antalya ve Mersin illerinde başlamıştır.Ülkemizde Seracılık Ülkemizde sera sebzeciliği başlangıcı son 30 35 yıl kadar öncesine dayanır. Sera işletmelerinin kurulması iklim yönünden en uygun olan Antalya ve Mersin illerinde başlamıştır. Aslında serada bitki yetiştiriciliği ülkemizin her tarafında yapılırsa da, bitkiler için uygun çevre koşullarının sağlanmasında, ekonomi, taşıma ve pazarlama gibi etkenler sera işletmeciliğini kısıtlar veya geliştirir. Bu arada düşünülmesi gereken diğer bir noktada serada bitki yetiştirilmesine daha az uygun olan fakat büyük tüketim merkezlerine yakın olan yerlerde, seranın ısıtılması için harcama artarken, taşıma masraflarının da azalması sera yapımında etkili rol oynayabilir. Bu alanlar, güneş enerjisinden yararlanarak ısıtma giderlerinin azaltılması gibi teknik önlemler yanında, doğada bulunan sıcak su, kaynar su ve buhar gibi jeotermal kaynakların da aynı amaca uygun olarak kullanılması ile ülkemiz sera işletmelerinin alanlarının büyümesinde önemli katkısı olabilecektir.
Sera işletmeciliğini kısıtlayıcı en büyük etmen, sera içinde bitki gelişmesi için en uygun sıcaklığı sağlamada kullanılan yakıt ile ısıtma sistemi bakım giderleridir. Bu nedenle ülkemizde sera işletmeciliği kurulabilecek bölgeler Akdeniz, Ege, Marmara, Karadeniz Bölgeleri ile uygun mikro kliması olan yörelerdir.
Ülkemiz diğer Akdeniz ülkelerine göre daha büyük bir seracılık potansiyeline sahiptir. Bunun nedeni, ispanya ve Fransa kıyıları altyapısı çok iyi olan bir turizm alanı olması ve bu tesislerden sera kurulacak alanın pek kısıtlı kalmasıdır. İtalya ve Yunanistan'da ise kıyılar oldukça engebeli ve dağlık olması nedeniyle, sera işletmeciliği için alanın çok az olmasıdır. Afrika kıyılarındaki Fas, Cezayir, Tunus, Libya gibi ülkelerde ise, uzun süreli yetiştiricilik için kışın ısıtma yanında sıcak mevsimlerde, soğutma da gerekmektedir.
Ülkemiz seracılığı Marmara, Ege ve Akdeniz kıyı şeridinde dağılma ve gelişme göstermektedir. Bu dağılım içersinde yer yer yoğun üretim alanları doğmuştur. En kuzeyde Yalova çevresindeki mikro klimada görülen seracılık, batıda İzmir ve Muğla çevresinde, güneyde Antalya ve Mersin dolaylarında yoğunlaşmakta ve Hatay ilinin Samandağ ilçesine kadar varmaktadır. Ülkemizdeki sera alanlarının son yıllardaki dağılımına rakamsal olarak bakacak olursak, Türkiye'de sera alanlarının yaklaşık %65’i Antalya'da % 21'i. Mersinde. % 7'si Muğla'da, % 2, İzmir' de ve % 1'i İstanbul' da bulunmaktadır.
Bu dağılımda göstermektedir ki, Türkiye'de seracılık kış aylarının en sıcak geçtiği Akdeniz yöresinde toplanmıştır (Çizelge 1.1). Ülkemizde seracılığın bölgelerimize göre belirgin özelliklerini şöyle özetleyebiliriz. Seracılığın yoğun olarak yapıldığı en kuzeydeki yöre Yalova'dır. Mikro klima özelliği gösteren ekolojik yapısı ve İstanbul gibi büyük bir tüketim merkezine yakın olması önemini korumaktadır. Son yıllarda bu yöredeki sera, işletmelerinin özelliği kesme ve saksı çiçeği yetiştiricilik tekniğinin uygulanmasıdır. İzmir'de seraların büyük bölümü Balçova, Narlıdere ovasında bulunmaktadır. Yörenin mikro klima özelliğindeki ekolojik uygunluğu, zengin jeotermal kaynakların toprağın kolay ısınmasına etkisi, İzmir gibi büyük bir pazara yakınlığı bölgede seracılığın gelişmesindeki önemli etmenlerdir. Seralarda en çok hıyar yetiştirilmekte ve daha sonra ilkbaharda semizotu, sonbaharda marul gelmektedir. Son zamanlarda süs bitkileri yetiştiriciliği de artmaya başlamıştır. Seraların bulunduğu alanların yoğun yerleşim merkezleri olması nedeniyle, İzmir dolayında seracılık alanı yönünden doyum noktasında bulunmakta ve bu alanların fazla artması şimdilik beklenmemektedir. Sera alanlarının son zamanlarda hızla arttığı il olan Muğla'da seralar, Fethiye ilçesinde yayılmaktadır. Seracılık bu ilçede yeni olduğundan, seralarda tek ürün olarak domates yetiştirilmektedir. Ekolojik koşulların uygun olması ve sera kurulacak alanların bulunması, seracılık yönünden bu ilimizin büyük bir potansiyelinin olduğunu göstermektedir. Antalya yöresinde ise sera tarımı Kaş, Gazipaşa ilçeleri arasındaki kıyı şeridinde yoğun olarak yapılmaktadır. Yöre sera alanlarının fazlalığı ve sera üretim tekniği yönünden ülkemizde en iyi durumdadır. Bölgede sera sebze üretiminde ana ürünler domates, biber, hıyar ve patlıcan'dır. Son yıllarda süs bitkilerinin yetiştirilmesine de başlanmıştır. Bölgede sonbahar ve ilkbahar yetiştiriciliği yapılan bazı mikro klima yörelerinde ısıtma masrafı tümüyle ortadan kalkmaktadır.
Mersin ilindeki seralar Mersin'den başlayıp batıya doğru kıyı şeridindedir. Mersin ili seralarındaki sebze üretiminde domates, biber ve hıyar yer almaktadır. Bölgenin ekolojik koşullarının uygun olmasına karşılık, üretim tekniğinin iyi olmaması nedeniyle, niteliği düşük ürünler elde edilmektedir.
Türkiye seracılığında son beş yıldaki gelişmeler incelendiğinde, Türkiye'de seracılığın yıllık ortalama artış hızı % 15 dolayındadır. Bu artış hızı bir çok ülkeden daha fazladır.
Ülkemiz seralarının işletme yapısı aile işletmeleri şeklinde ve ortalama büyüklükleri 400-1500 m2 arasında değişen küçük işletmeler şeklindedir.
Ülkemizde ve diğer ülkelerde bazı durumlarda sera işletmeciliği veya sera yetiştiriciliği ile "Örtüaltı yetiştiriciliği" aynı anlamda kullanılmaktadır. Örtüaltı yetiştiriciliği oldukça geniş kapsamlı ve çevre koşullarının olumsuz etkisini kısmen veya tamamen ortadan kaldırarak bitkisel üretim yapmaya yarayan alçak veya yüksek sistemler olarak tanımlanabilir.
Örtüaltı yetiştiriciliğini dört ayrı sınıfta inceleyebiliriz.
1. Yüzeysel Örtüler: Örtüaltı yetiştiriciliğinde malçlama, yüzeysel örtüler, yastıklar şeklinde yapılan ve kısa veya uzun süre bitkilerin üzerini kapatan, ayrıca tüm tarımsal işlemlerin dışardan yapıldığı sistemlerdir.
2. Alçak tüneller: Yerden yüksekliği 1 m' ye kadar olan bu örtüler, havalar ısınınca ve bitkiler belirli bir yüksekliğe ulaşınca kaldırılır. Tarımsal işlemlerin hepsi örtü dışından yapılır.
3. Yüksek tüneller: Örtüaltı yetiştiriciliğinde insanın içerisine rahatça girebileceği, tarımsal mekanizasyona olanak sağlayan, ancak ısıtma, havalandırma sistemleri genellikle olmayan, dar ve yarım daire kesitli yapılardır. Bu örtü tiplerinin hepsi plastik örtülerdir.
4. Seralar: Tüm iklim elemanlarının denetimine olanak sağlamalıdır.yabilecek örtülü yapılardır.
Labels:
avantaj,
dezavantaj,
dönüm maliyeti,
masraflar,
organik seracılık,
seracılık maliyetleri,
yapılıs türleri
Thursday, February 23, 2012
HEATİNG FOR GREENHOUSES - SERALARIN ISITILMASI, SICAKLIGI
Cold House vs. Heated Greenhouse
A cold house is the simplest of greenhouses, it is not equipped with any artificial means of heat and thus the growing season is shortened when the outside temperature drops below freezing. It is not possible to grow frost sensitive plants between late fall and the middle of spring unless you provide heat (which would not make it a cold house!). A cold house does extend the growing season from that of the outdoors by trapping the heat from the sun during the day. And it provides a cozy respite for you to work away from the elements of wind and rain; it also protects plants from these same elements too. When you install a heater into your cold house it becomes a true greenhouse and it transforms the hobby of gardening into a year-round hobby. The minimum temperature required to grow greenhouse plants through the winter is 45° F (7.2°C), so be sure to allow for this extra cost for heating to be included in your monthly budget. Also, be sure that when you begin planning for your greenhouse construction that you build it as near as possible to your house as this will reduce costs for digging and installation of electrical wires (and plumbing if you need that too). It is also better for quick access during the winter months if you have your greenhouse closer to your house.
Gas Greenhouse Heaters
- All Two Wests' gas heaters have been designed for safe and efficient operation in moist greenhouse environments. Your plants not only benefit from heat but also from growth enhancing CO2 which they generate at the same time.
- Propane Gas Heaters are easy to install running off bottled gas. Supplied without fittings simply purchase what you require from our high quality range.
- Natural Gas Heaters provide continuous reliable heat running off a supply of natural gas. These heaters should be installed by a corgi registered fitter.
N.B. these heaters are not flued outside and should only be used in well ventilated greenhouses.
Electric Fan Heaters the easiest way to provide heat
Raise the temperature easily and efficiently, with heaters specially designed for safe operation in a greenhouse environment.
- ready to use simply plug straight to your mains electric
- evenly distributes, internal fans circulate the heated air
- reduces damping off and disease by constantly moving the greenhouse air.
Blue Flame Paraffin Heaters - efficient heaters with variable output
It"s easy to vary heat output and reduce fuel consumption by adjusting the circular wicks of these heaters. Neatly designed with in-built drip trays and a convenient carrying handle.
Parasene Paraffin Heaters - heats greenhouses in any location
These paraffin heaters safely and efficiently heat your greenhouse and at the same time generates CO2, a main plant food for healthy growth.
N.B. Designed for use in greenhouses do not use in domestic situations.
Greenhouse Heating Requirements
Heating is a major concern to commercial greenhouse producers. This is due primarily to the costs involved in the purchase and operation of heating equipment as well as the potentially disastrous effects of a poorly designed system. Although solar energy represents a significant factor in greenhouse heating, supplemental systems are a necessity for year round production.
Sources and Methods of Distributing Heat
Coal, oil and gas are the most common forms of energy used for greenhouse heating. The choice of which of these to use is based primarily on economics. In Texas gas is the most readily available, as well as economical.
Gas burns efficiently, but all forms must be vented to avoid toxic fumes. Many types of gas heaters have been designed for use in greenhouses and they too effect efficiency. When selecting this type of heating equipment it is important to consider fuel and cost factors.
Heat from gas units may be distributed in several different ways. Perhaps the most common method used is through polyethylene (PE) vent tubes. These PE tubes are generally attached near the heater and are inflated when the blower fan is turned on. The heat is forced through the tube and distributed into the house from holes perforated in the PE. These systems may also be used in combination with ventilation and circulation equipment.
The arrangement of PE tubes in the greenhouse greatly influences efficiency as well as plant growth. When tubes are hung overhead, heat is more likely to move out of the "plant zone" and into the upper portion of the structure. When tubes are placed under the benches efficiency is improved and heat is maintained in the appropriate area for optimum plant growth. This type of tube arrangement requires floor mount heating systems or ducts that move the heat from overhead units to the under bench tubes.
Although boilers and traditional hot water/steam heating systems are not used extensively in this area, there is a variation of these systems that is becoming increasingly popular among Texas growers. The use of hot water for "under pot heating" has been proven to be extremely effective and efficient. In these systems, water is heated in a modified hot water heater and pumped through an extensive tubing system that is mounted to the bench. The heat is radiated from the tubes and absorbed by the pots that are placed directly on them. The media in the pot is maintained at a constant temperature which allows air temperatures to be held much lower than with traditional systems. The overall effect is improved plant growth and reduced energy costs.
Thermostats and Controls
There are several types of thermostats and environmental controllers that are available for commercial greenhouseproduction. Regardless of how sophisticated this equipment is, there are some very basic factors that must be considered if the system is to operate properly.
Sensing devices should be placed at plant level in the greenhouse. Thermostats hung at eye level are easy to read but do not provide the necessary input for optimum environmental control. It is also important to have an appropriate number of sensors throughout the production area. Often times environmental conditions can vary significantly within a small distance.
Do not place thermostats in the direct rays of the sun. This will obviously result in poor readings. Mount thermostat so that they face North or in a protected location. It is also sometimes necessary to use a small fan to pull air over the thermostat to get appropriate values.
Calculating Greenhouse Heating Requirements
The key to efficiently heating a greenhouse is matching the equipment to the types of crops to be produced. The first step in this process is to determine the heat loss of the greenhouse. Based on this information the type and capacity of a system may be selected. The following is a series of formulas which may be used for these calculations.
Wednesday, February 22, 2012
Büyük düşünün ama adımlarınızı küçük atın!
Apple, Veritas ve SanDisk gibi şirketlere yatırım yaparak birer dünya devi haline dönüşmelerini sağlayan ABD’li girişim sermaye şirketi Matrix Partners Ortağı Nick Beim, Türkiye’deki girişimcilerden beklemediği derecede yaratıcı fikirlerle karşılaştığını söylüyor. Türk girişimciler ve geliştirdikleri projelerin en önemli eksiğinin finansman ayağının zayıf kalması olduğuna işaret eden Beim, "Türkiye’de tüm dünyada uygulanabilecek başarı ve kâr oranı yüksek fikirler çıkıyormuş. Bugüne kadar Türk şirketlere hiç yatırım yapmadım. Ama bu fikirleri görünce yapmış olmayı umardım" diyor.
Tüm dünyada etkin girişimcileri tespit edip destekleyen Endeavor Derneği’nin Türkiye’deki Uluslararası Seçim Paneli için İstanbul’a gelen ABD’nin önemli girişim sermaye şirketlerinden Matrix Partners’ın Ortağı Nick Beim, Türk insanının girişimciliği ve yaratıcı projelerinden çok etkilendiğini söylüyor. 16 Türk girişimcisinin başarı hikâyesini dinleyen Beim, karşılaştığı projelerin birçoğunun tüm dünyada uygulanabilecek, büyük bir pazar oluşturup kâr yaratabilecek fikirler olduğuna işaret etti. Yeni projelere finansal destek veren bir girişim sermaye şirketi yöneticisi olarak her yıl binlerceyeni fikir ve projenin önüne konulduğunu söyleyen Beim, "Binlerce kurbağa öpüyorum. Ancak bunlardan sadece çok azı prensese dönüşüyor. Burada karşılaştığım projeler karşısında gördüm ki, bu prenseslerden çoğu Türkiye’deymiş" diyor.
Pazarın Büyüklüğü Önemli Finansaldestek arayan binlerce projeden ortalama ancak 10 tanesinin girişim sermaye şirketleri tarafından uygulamaya değer bulunduğuna işaret eden Beim, bunlar arasında hayata geçirilen projelerden 5 tanesi başarılı, 2 tanesinin ise gerçekten çok başarılı olabildiği görüşünde. Girişim sermaye şirketlerinin destek verecekleri projeyi belirlerken birkaç kritere göre karar verdiğini vurgulayan Beim, öncelikli üç unsuru ise projenin büyük bir pazar yaratacak olması, fikir sahibinin sıradışı bir kişiliğe sahip olması ile projenin değişik bir yaklaşımla değişik bir şeyi deniyor olması şeklinde sıralıyor.
Proje çok iyi olmasabile proje sahibinin sıradışı kişiliğine inandıkları takdirde destek verdiklerini söyleyen Beim, "Çünkü yaratıcı fikirler ve başarı hep sıradışı insanlardan gelir . Şirkette makinenin baş dişlisi projenin yaratıcısı olacak. Bu nedenle projeden çok, bu kişiye inanmamız lazım " diyor. Buna karşın kişinin bir projeye başlarken sınırlarını bilmesi gerektiğini ifade eden Beim, "Bazı girişimciler her şeyi yapabileceğini düşünür. Bu en büyük hatadır. En iyi girişimci neyi yapamayacağını bilendir" diyor. Kârlı bir şirket olabilmesi için ayrıca projenin büyük bir pazar potansiyelinin bulunması gerektiğini ifade eden Beim, son olarak da tıpkı bir dönem yatırım yaptıkları Apple gibi çok değişik bir şeyi deniyor olması gerektiğini belirtiyor.
Enerji Parlayan SektörFinansaldestek arayan Türk girişimcilerin bu 3 unsurun yanı sıra proje geliştirirken yükselen sektörlere de dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Beim, son dönemde bilgisayar ve internet teknolojileri, biyoteknoloji ve medikal ürünlerin girişimcilerin en başarılı olduğu sektörler olduğuna dikkat çekiyor. 1990’ların interneti gibi, önümüzdeki dönemin parlayan girişimcilerinin ise enerji alanında çıkacağını vurgulayan Beim, "ABD başta olmak üzere tüm dünyadaki gibi Türkiye’de de başgöstermeye başlayan enerji krizi bu alanda geliştirilen projeleri çok kârlı kılacak.Sadece yeni enerji kaynaklarının yaratılması değil, mevcut enerjinin daha iyi depolanabilmesi, kayıp enerji miktarının azaltılması ile daha temiz enerji elde etmemizi sağlayacak projeler de büyük rağbet görecek" diyor.
Türkiye’de çoketkileyici girişimcilerle karşılaştığını belirten Beim, geçen yıllarda Endeavor bünyesinde inceleme fırsatı bulduğu Airties ve yemeksepeti.com’un bunlardan iki tanesi olduğunu söylüyor. Airties’ın binalarda daha az çelik ve çimento kullanılmasına yönelik geliştirdiği tekniği çok yaratıcı ve başarılı bulduğunu ifade eden Beim, yemeksepeti.com projesinin ise yerel bazlı bir proje olmasına karşın zekice bir fikir olarak niteliyor.
Yatırım 5 Yılda Dönüyorsa KârlıdırEndeavor’un bu yılki girişimciler arasında ise kendisinin de ilgi alanına girenteknoloji ve telekomünikasyon sektörüne yönelik projelere dikkat ettiğini belirten Beim, "Türkiye’de inanılmaz zeki insanlar var. ’Bu insanlara nasıl yardım edebiliriz’in peşindeyiz" diyor. Yatırım yaparken ne kadar para yatırılacağına değil, ne kadar para kazanılacağına bakarak karar verdiklerini söyleyen Beim, "Bir yatırımın kârlı olması için geri dönüşünü 5-10 yıl arasında almanız lazım . İnternet şirketi için 6-7 milyon dolar başarılı olmak için yeterli. Ama bu yatırımı yapınca 300 milyon dolar kazanacağınızı bilmelisiniz. Ama telekomünikasyon ekipmanları yatırım miktarınızı 70-80 milyon dolara kadar çıkarabilir" diye konuşuyor.
Girişimciler İçin Adım Adım Başarı*Büyük düşünün ama adımlarınızı küçük atın. Nihai hedefiniz büyük olsun ama buna aşamalar halinde ulaşmaya çalışın.
*Sadece bir fikre veya projeye odaklanın. Çünkü girişimciler finansman başta olmak üzere kısıtlı kaynaklarla hareket etmek zorundalar. Bunun için en başarılı olup, en çok kazanabileceğiniz işe odaklanın.
* Zeki insanlardan bir ekip yaratın. Çünkü şirket belli bir büyüklüğe ulaştığındatüm kararlarınızı tek başınıza alamayacaksınız.* Tüm ekibi kazancınıza ortak edin. Sahiplik duygusu yaratarak herkesin daha yaratıcı ve çalışkan olmasını sağlarsınız
Kaynak: Referans Gazetesi/Ceyda Çağlayan
Pazarın Büyüklüğü Önemli Finansal
Proje çok iyi olmasa
Enerji Parlayan SektörFinansal
Türkiye’de çok
Yatırım 5 Yılda Dönüyorsa KârlıdırEndeavor’un bu yılki girişimciler arasında ise kendisinin de ilgi alanına giren
Girişimciler İçin Adım Adım Başarı*
*
* Zeki insanlardan bir ekip yaratın. Çünkü şirket belli bir büyüklüğe ulaştığında
Kaynak: Referans Gazetesi/Ceyda Çağlayan
Labels:
ekip,
en cok,
enerji,
nekadar para,
ortak,
proje fikri,
return of investment,
yatırımın geri dönusu
MİNİ AND MİCRO HYDROPOWER LEGİSLATİON AND İNFORMATİON OF TURKEY
- Türkiye Büyük Millet Meclisi, temmuz ayında kabul edilen yasayla kurulu gücü 500 kilovatın altındaki su, rüzgâr, güneş gibi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretmek için izin alma ve şirket kurma şartını kaldırdı.
- Yerli enerji kaynaklarını ekonomiye kazandırmak için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, geçen yıl çalışma başlattı. Bakanlık ilk olarak Temsan'a mini türbin ürettirdi. On dört ayrı prototipi yapılan türbinler 3 ile 100 bin YTL arasında fiyatla satılmaya başlandı. Bu konudaki yasal eksikleri gidermek için de TBMM'de temmuzda yeni bir kanuni düzenleme yapıldı. Kanuna göre, kurulu gücü 500 KW'nin altında olan elektrik üretim tesisleri için herhangi bir izin alınmayacak. Kanunun ilgili maddesine göre; tüzel kişilerin ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisinin sisteme verilmesi halinde uygulanacak teknik ve mali usul ve esaslar kurum tarafından çıkartılacak bir yönetmelikle belirleniyor.
- 200 kW' a kadar yapılan türbinlere mikro türbin adı verilmektedir. Ülkemizdeki akarsuların sadece %33 ü enerji üretimi için kullanılmaktadır. Üstelik hidroelektrik santrallerin işletme ve bakım maliyetleri diğer termik, doğalgaz ve nükleer santarllere göre çok düşüktür.
- Dünya genelinde küçük HES potansiyeli toplam potansiyel içinde %5 - % 10 arasında değişmektedir.
Kısaca "KENDİ ELEKTRİĞİNİ KENDİN ÜRET" prensibine kendi suyunu kullanarak uyulmasıdır.
Tuesday, February 21, 2012
Hydroelectric Power (Dams)
What is a dam?
A dam is a man-made structure built across a river. Most dams are built to control river flow, improve navigation, and regulate flooding. However, some dams are built to produce hydroelectric power.
Hydroelectric power is produced as water passes through a dam, and into a river below. The more water that passes through a dam, the more energy is produced. Once a dam is built, an artificial man-made lake is created behind the dam.
A dam is a man-made structure built across a river. Most dams are built to control river flow, improve navigation, and regulate flooding. However, some dams are built to produce hydroelectric power.
How do dams make hydroelectric power?
| These are electric turbines inside a dam. When water from the dam passes through, the turbines spin. This creates electricity. |
Hydroelectric power is produced as water passes through a dam, and into a river below. The more water that passes through a dam, the more energy is produced. Once a dam is built, an artificial man-made lake is created behind the dam.
Electricity is produced by a device called a turbine. Turbines contain metal coils surrounded by magnets. When the magnets spin over the metal coils, electricity is produced. Turbines are located inside dams. The falling water spins the magnets.
Dams provide clean, pollution free energy, but they can also harm the environment. Species that use rivers to spawn are often hurt by dams. In the Northwest, sockeye salmon and trout populations have dropped from 16 million to 2.5 million since hydroelectric plants were built on the Columbia River. Dams all over the world have hurt some species.
What are the highest dams in the U.S.?
The highest dam in the Unites States is located near Oroville, California. The Oroville Dam rises 754 feet (230 meters) and is more than a mile (1.6 km) wide. This dam was built in 1968, 22 years after the Hoover Dam. The Hoover Dam, on the Nevada-Arizona border controls the Colorado river. It is 726 (221 meters) feet high and stores 21.125 million acre-feet (2.6 million hectare-meters) of water in the 115 mile (192 km) long Lake Mead reservoir, behind the dam.
The highest dam in the Unites States is located near Oroville, California. The Oroville Dam rises 754 feet (230 meters) and is more than a mile (1.6 km) wide. This dam was built in 1968, 22 years after the Hoover Dam. The Hoover Dam, on the Nevada-Arizona border controls the Colorado river. It is 726 (221 meters) feet high and stores 21.125 million acre-feet (2.6 million hectare-meters) of water in the 115 mile (192 km) long Lake Mead reservoir, behind the dam.
Where is the highest dam in the world?
The highest dam in the world is Nurek Dam on the Vakhsh River in Tadzikistan, a country in central Asia. This dam is 984 feet (300 meters) tall!
The highest dam in the world is Nurek Dam on the Vakhsh River in Tadzikistan, a country in central Asia. This dam is 984 feet (300 meters) tall!
Wednesday, February 15, 2012
hydroelectric power- hidroelektrik santrali
hydroelectric power
Hydroelectric power or hydroelectricity is electrical power which is generated through the energy of falling water. This method of energy generation is viewed as very environmentally friendly by many people, since no waste occurs during energy generation. However,hydroelectric power can have a profound impact on the surrounding environment, leading some people to question the promotion of hydroelectric power as a method of clean energy generation.
Advantages of Hydroelectric Power
1. Using this type of energy to generate electricity is not dependent upon the price of uranium, oil, or other types of fuel. This makes electricity costs lower and more stable, one of its most significant advantages.
2. The pollution created by hydroelectric energy generation is quite minimal. There is some pollution involved in initially constructing the power stations, but this is true of all power plants. It also does not produce radioactive waste or involve the environmental impact of fuel being transported to it.
3. It doesn't require many employees to run a hydroelectric station. According to wikipedia.org, most plants of this type are largely automated. This is another one of the advantages which help keep the cost of hydroelectricity low.
4. Hydroelectric power stations can be set up in almost any size, depending upon the river or stream used to operate them; big enough to power a single home, factory, small town, or large city.
5. Another of its advantages is that hydroelectric is a renewable form of energy, like wind and solar; it does not rely upon finite resources like natural gas or coal to generate power.
6. Hydroelectric stations can operate for many years after they are built. Wikipedia.org states that a number of operational hydro stations were constructed fifty to one-hundred years ago; in contrast to this, IAEA.org indicates that the "design life" of nuclear power plants is generally thirty to forty years.
7. Small hydro electricity generation systems sometimes offer more economic advantages for home owners than solar power, and tend to last longer than solar panels do.
The above-mentioned factors make hydroelectric a form of energy generation which offers advantages with regard to cost, pollution, flexibility of installation, and conservation of resources.
Hydro comes from the Greek word for water. Hydro-electricity, or hydro-power, is usually generated by turbines in a dam in a river. The dam means that a great body of water builds up in the river valley behind the dam. This is released through the turbines when electricity is needed.
Smaller than dams are barrages across the mouths of rivers which capture water from high tides and release it to generate electricity. Smaller still are turbines in river and tidal streams which do the same thing.
Smaller than dams are barrages across the mouths of rivers which capture water from high tides and release it to generate electricity. Smaller still are turbines in river and tidal streams which do the same thing.
Disdvantages of Hydroelectric Power
- Dams are extremely expensive to build and must be built to a very high standard.
- The high cost of dam construction means that they must operate for many decades to become profitable.
- The flooding of large areas of land means that the natural environment is destroyed.
- People living in villages and towns that are in the valley to be flooded, must move out. This means that they lose their farms and businesses. In some countries, people are forcibly removed so that hydro-power schemes can go ahead.
- The building of large dams can cause serious geological damage. For example, the building of the Hoover Dam in the USA triggered a number of earth quakes and has depressed the earth's surface at its location.
- Although modern planning and design of dams is good, in the past old dams have been known to be breached (the dam gives under the weight of water in the lake). This has led to deaths and flooding.
- Dams built blocking the progress of a river in one country usually means that the water supply from the same river in the following country is out of their control. This can lead to serious problems between neighboring countries.
- Building a large dam alters the natural water table level. For example, the building of the Aswan Dam in Egypt has altered the level of the water table. This is slowly leading to damage of many of its ancient monuments as salts and destructive minerals are deposited in the stone work from 'rising damp' caused by the changing water table level.
- Hydro power dams can damage the surrounding environment and alter the quality of the water by creating low dissolved oxygen levels, which impacts fish and the surrounding ecosystems. They also take up a great deal of space and can impose on animal, plant, and even human environments.
- Fish populations can be impacted if fish cannot migrate upstream past impoundment dams to spawning grounds or if they cannot migrate downstream to the ocean. Upstream fish passage can be aided using fish ladders or elevators, or by trapping and hauling the fish upstream by truck. Downstream fish passage is aided by diverting fish from turbine intakes using screens or racks or even underwater lights and sounds, and by maintaining a minimum spill flow past the turbine.
- Hydro power can impact water quality and flow. Hydro power plants can cause low dissolved oxygen levels in the water, a problem that is harmful to riparian (riverbank) habitats and is addressed using various aeration techniques, which oxygenate the water. Maintaining minimum flows of water downstream of a hydro power installation is also critical for the survival of riparian habitats.
- Hydro power plants can be impacted by drought. When water is not available, the hydro power plants can't produce electricity.
- New hydro power facilities impact the local environment and may compete with other uses for the land. Those alternative uses may be more highly valued than electricity generation. Humans, flora, and fauna may lose their natural habitat. Local cultures and historical sites may be flooded. Some older hydro power facilities may have historic value, so renovations of these facilities must also be sensitive to such preservation concerns and to impacts on plant and animal life.
- By 2020, it is projected that the percentage of power obtained from hydro power dams will decrease to around four percent because no new plants are in the works, and because more money is being invested in other alternative energy sources such as solar power and wind power.
Labels:
adventage,
avantaj,
dere,
dezavantaj,
disadventage,
elektrik,
hidroelektrik,
hydroelectric,
nehir,
power,
santral,
su
Tuesday, February 14, 2012
ALL THE İNFORMATİON ABOUT JUİCE_MEYVE SUYU HAKKİNDA
TRUE AND FALSE THİNGS WE KNOW ABOUT JUİCE
MEYVE SUYU HAKKINDA YANILGILAR VE GERÇEKLER
Zaman zaman ortalıkta yanıltıcı bilgiler dolaşmaktadır. Başka bir deyişle ‘meyveli ağaç
taşlanmaktadır.’
(1) HER İÇECEK MEYVE SUYU MUDUR ?
Meyve oranına göre; meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek (meyve içiti) ve aromalı
içecek (aromalı içit)ten söz edilmektedir. Bunlar arasındaki fark gerçekten önemlidir. Çünkü
aralarındaki fark, içerdikleri doğal meyve miktarı ile ilgilidir.
Bunlardan meyve suyu, tümüyle meyveden oluşan bir içecektir ve gıda kodeksine göre
meyve oranı % 100’dür.
Bazı meyvelerin suyu ya da püresi %100 tüketime uygun değildir. Ya kıvamı koyudur (kayısı
ve şeftali gibi) ya da tadı çok ekşidir (vişne,limon gibi). Bunların belirli miktar su ile
seyreltilmesi ve su ile bozulan tat dengesinin şeker vb maddelerle yeniden kurulması
zorunludur. Bu gruba meyve nektarı denilmektedir ve bunların meyve oranı; meyvesine göre
%25-99 arasındadır. ÖRNEĞİN; limon nektarında en az %25, vişne nektarında en az %35,
şeftali nektarında en az %45 ve portakal nektarında en az %50’dir.
Meyve suyu ve nektarı; meyveye en yakın içeceklerdir. Meyveli içecek ve aromalı içecek ise
meyveye daha uzak tiplerdir. Bunlardan meyveli içecek en az %10, aromalı içecek ise %0-9
arasında meyve içermektedir.
İçilenin ne olduğu mutlaka bilinmeli ve biri diğeri yerine içilmemelidir.
(2) MEYVE SUYU ÇÜRÜK MEYVEDEN Mİ İŞLENİYOR?
Fabrikaya gelen tonlarca meyve arasında çürük bulunması da doğaldır. Bunun gibi ham olanı
da vardır. Bu nedenledir ki, meyvenin konsantreye dönüştürülmesinde başlıca
basamaklarından birisi ayıklama işlemidir. Bu basamakta çalışan işçiye; ‘yiyemeyeceğini
ayır!’ talimatı verilmektedir. Ayrıca iki kademeli bir yıkama işlemi de uygulanmaktadır.
Çürük ve küflü meyvenin rengi ve tadı meyve suyuna da yansımakta ve tüketici tarafından
kolayca algılanmaktadır. Ayrıca gıda kontrol laboratuvarında patulin analizi ile kolayca
saptanmaktadır. Meyve suyunda patulin miktarının litrede 50 mikrogramı aşması yasaktır.
Hiçbir üretici bu riski göze alamaz.
(3) MEYVE SUYU KORUYUCU KATKI İÇERİYOR MU?
Bazı gıdaların muhafazası için benzoat, sorbat gibi kimyasal koruyucu kullanıldığı doğrudur.
Ancak meyve suyu uzun zamandır bu gıdaların arasında değildir. Gelişen teknoloji koruyucu
kullanılmasına gerek bırakmamaktadır. Ayrıca, GIDA KODEKSİ’de meyve suyuna koruyucu
katılmasına izin vermemektedir. Koruyucu maddenin varlığı, laboratuarda fermantasyon testi
ile saptanmaktadır.
Ambalajlı meyve suyunun uzun ömürlü olmasını sağlayan, bozulmaya yol açan
mikroorganizmaların ısı etkisi ile öldürülmesi ve sonradan mikroorganizma bulaşmasının
ambalaj ile önlenmesidir.
Bu etki ambalaj açılmadığı sürece geçerlidir. Koruyucu içermeyen meyve suyu, ambalaj
açıldıktan sonra bozulmaktadır. Bozulma süresi buzdolabında daha yavaş (7-8 gün), açıkta
daha hızlıdır (2-3gün). Eğer bozulmuyorsa, koruyucu madde var demektir.
(4) E KODU NEDİR, E 330 ZARARLI MIDIR?
Katkı deyince tüketicini aklına E 330 gelmektedir. Bunun nedeni, ortalıkta dolaşan bir listede
E 330’un tehlikeli ve kanserojen olarak tanımlanmasıdır.
Katkıların zararlılık durumu bilimsel araştırma ile belirlenmektedir. Zararsızlık dozu
belirlenen ve güvenli kullanım koşulları bilinenlere E KODU verilmektedir. E 330, bu
çerçevede sitrik aside verilen koddur.
Sitrik asit (limon asidi), çoğu meyvede ve özellikle portakal ve limon gibi sitrus (narenciye)
meyvelerinde doğal olarak bulunan bir bileşiktir. Toksikolojik araştırmalar sitrik asidin zararlı
olmadığını göstermektedir. Bu nedenle, yalnız TÜRKİYE’de değil, ABD ve AB ülkelerinde
de asitlendirici katkı olarak kullanılmasına izin verilmektedir.
Sitrik asit için ‘kanserojen’ yakıştırması, tuhaf bir öyküye dayanmaktadır. Vücuttaki bir
metabolik dönüşüme, ‘sitrik asit döngüsü’ denildiği gibi ‘krebs döngüsü’ adı da
verilmektedir. Bunun nedeni, bu dönüşümü keşfeden Alman bilim adamının Hans KREBS
adını taşımasıdır. Raslantı bu ya; ‘krebs’ sözcüğü almanca ‘kanser’ anlamına da gelmektedir.
Sitrik asit ve krebs döngüsü aynı olduğuna ve krebs kanser anlamına geldiğine göre
...Yeterli kanıt var demektir.
(5) MEYVE SUYU OBEZİTEYE YOL AÇIYOR MU?
Kilo fazlalığı son yılların güncel konularından birisidir. Yol açan etkenlerin başında da fazla
kalori alınması gelmektedir. Tatlı diye meyve suyunun da fazla kalori içerdiği sanılmaktadır.
Fakat aynı kanı, meyve için geçerli değildir.
Meyve suyu, meyveyi yansıtan ve meyveden dönüşen bir içecektir. Sağladığı kalori meyvenin
ki kadardır ve ölçülüdür. 100 gram meyve, meyve suyu veya meyve nektarının sağladığı
enerji 45-50 kcal arasındadır. Ayrıca tüketim düzeyi oldukça düşüktür. Kişi başına yılda
yalnızca 7 litre dolayında meyve suyu tüketilmektedir. AB ülkelerinde bu rakam 27 litredir.
Meyve suyunun ayrıca vitamin, mineral ve antioksidan kaynağı olduğu unutulmamalı,
obezite nedenleri başka yerlerde aranmalıdır.
(6) MEYVE SUYU DİŞ ÇÜRKLÜĞÜ NEDENİ MİDİR?
Diş çürüklüğünü kolaylaştıran başlıca etkenin, flor eksikliği olduğu bilinmektedir. Diğer
etken, ağız ve diş hijyeni eksikliğidir. Eğer bu iki faktöre uyuluyorsa, gıdaların diş
çürüklüğüne etkisi oldukça kısıtlıdır. Son bilimsel araştırmaların gösterdiği budur.
Eğer gıda sıvı ise bu etki daha da kısıtlı olmalıdır. Çünkü; dişe sıvaşma olasılığı yoktur ve
ağızda kalma süresi çok kısadır. Meyve suyu da bunlardan birisidir.
Önemli olan flor alımının ve ağız bakımının yeterli olmasıdır.
(7) ANTİOKSİDAN NEDİR,MEYVE SUYUNDA VAR MIDIR?
Antioksidan, organizmada serbest radikalleri tutuklayan bileşiklerin genel adıdır. Sindirim
,gerilim, çevre gibi faktörlere bağlı olarak oluşan serbest radikaller hücreye ve DNA’ya zarar
vermekte, bağışıklık sistemini zayıflatmakta, hastalanmayı kolaylaştırmakta ve yaşlanma
sürecini hızlandırmaktadır. Antioksidanlar işte bu zararlı etkileri ortadan kaldırmaktadır. Bu
nedenle sağlıklı yaşam için yeterli miktarda alınmaları önerilmektedir.
Meyve, sebze ve bir meyve türevi olan meyve suyu doğal antioksidanca en zengin gıdalardır.
Meyve suyuna kırmızı rengini ve buruk tadını veren bileşiklerin antioksidan etkisi oldukça
yüksektir.
(8) NEDEN VE NE KADAR MEYVE SUYU İÇİLMELİDİR?
Beslenme fizyolojisi açısından meyve suyunun tipik özellikleri; su miktarının yüksek olması,
yeterli miktarda mineral (potasyum,magnezyum vb), vitamin(A,C,E, folik asit vd) ve
antioksidan (polifenol, karoten, antosiyanin vb) içermesi, şeker miktarının düşük olması ve
enerjiye çabuk dönüşmesi; buna karşılık yağ içermemesidir. Bundan dolayı beslenme
uzmanları, meyve suyu içmek için çok sayıda neden sıralamaktadır.
(9) BAZI MEYVE SULARI DAHA MI YARARLIDIR?
Bazı meyve sularının antioksidan kapasitesi diğerlerinden daha yüksektir. Vişne, üzüm ve nar
suyu böyledir. Ancak her meyve suyunun antioksidan bileşiği ve etkisi de farklıdır. Bu
nedenle bir meyve suyunun diğerlerinin yerini tutması söz konusu değildir.
Kaldı ki, meyve suyu yalnız antioksidan değil vitamin, mineral vb maddeler de içermektedir.
Bunların dağılımı da meyve suyundan meyve suyuna farklıdır. Doğrusu modaya değil bilime
uyulması ve her meyve suyundan içilmesidir.
(10) MEYVE SUYUNUN RAF ÖMRÜ NE KADARDIR?
Meyve suyu, ambalajlandıktan sonra 12 ay kalitesini korumakta ve tüketici beğenisini
kazanmaktadır. Bu süreye raf ömrü denilmektedir. Raf ömrünün bitmesi için meyve suyunun
bozulması gerekmiyor. Renginin, tadının veya kokusunun tüketici tarafından beğenilmemesi
yetiyor.
Bu nedenle meyve suyunun raf ömrü AB’de olduğu gibi ülkemizde de 12 ay olarak
benimsenmektedir. Bu amaçla dolum tarihinden sonraki 12.ay, meyve suyunun ambalajında
son tüketim tarihi veya SKT kısaltması ile belirtiliyor. Eğer meyve suyu 13 EYLÜL 2006
tarihinde ambalajlanmışsa, son tüketim tarihi, ‘SKT: 13.09.07‘ olarak yazılıdır.
Son tüketim tarihi geçmese de ambalajı açıldıktan sonra meyve suyunun kısa sürede
bozulacağı unutulmamalıdır.
(11) ETİKETTEKİ HANGİ BİLGİLER DAHA ÖNEMLİDİR?
Meyve suyu etiketinde çok sayıda bilgi yer almaktadır. Üretici firma, içerdikleri, parti
numarası, net miktarı, son tüketim tarihi vb… Bunların tümü önemlidir ama; üretim izni, raf
ömrü ve meyve oranı hakkındaki bilgiler daha da önemlidir. Çünkü gıdanın yasallığı,
güvenliği, gerçekliği ile yakından ilişkilidir.
Bu bilgilerin yer almadığı meyve suyu, ambalajlı da olsa satın alınmamalı veya iade
edilmelidir.
MEYVE SUYU HAKKINDA YANILGILAR VE GERÇEKLER
Zaman zaman ortalıkta yanıltıcı bilgiler dolaşmaktadır. Başka bir deyişle ‘meyveli ağaç
taşlanmaktadır.’
(1) HER İÇECEK MEYVE SUYU MUDUR ?
Meyve oranına göre; meyve suyu, meyve nektarı, meyveli içecek (meyve içiti) ve aromalı
içecek (aromalı içit)ten söz edilmektedir. Bunlar arasındaki fark gerçekten önemlidir. Çünkü
aralarındaki fark, içerdikleri doğal meyve miktarı ile ilgilidir.
Bunlardan meyve suyu, tümüyle meyveden oluşan bir içecektir ve gıda kodeksine göre
meyve oranı % 100’dür.
Bazı meyvelerin suyu ya da püresi %100 tüketime uygun değildir. Ya kıvamı koyudur (kayısı
ve şeftali gibi) ya da tadı çok ekşidir (vişne,limon gibi). Bunların belirli miktar su ile
seyreltilmesi ve su ile bozulan tat dengesinin şeker vb maddelerle yeniden kurulması
zorunludur. Bu gruba meyve nektarı denilmektedir ve bunların meyve oranı; meyvesine göre
%25-99 arasındadır. ÖRNEĞİN; limon nektarında en az %25, vişne nektarında en az %35,
şeftali nektarında en az %45 ve portakal nektarında en az %50’dir.
Meyve suyu ve nektarı; meyveye en yakın içeceklerdir. Meyveli içecek ve aromalı içecek ise
meyveye daha uzak tiplerdir. Bunlardan meyveli içecek en az %10, aromalı içecek ise %0-9
arasında meyve içermektedir.
İçilenin ne olduğu mutlaka bilinmeli ve biri diğeri yerine içilmemelidir.
(2) MEYVE SUYU ÇÜRÜK MEYVEDEN Mİ İŞLENİYOR?
Fabrikaya gelen tonlarca meyve arasında çürük bulunması da doğaldır. Bunun gibi ham olanı
da vardır. Bu nedenledir ki, meyvenin konsantreye dönüştürülmesinde başlıca
basamaklarından birisi ayıklama işlemidir. Bu basamakta çalışan işçiye; ‘yiyemeyeceğini
ayır!’ talimatı verilmektedir. Ayrıca iki kademeli bir yıkama işlemi de uygulanmaktadır.
Çürük ve küflü meyvenin rengi ve tadı meyve suyuna da yansımakta ve tüketici tarafından
kolayca algılanmaktadır. Ayrıca gıda kontrol laboratuvarında patulin analizi ile kolayca
saptanmaktadır. Meyve suyunda patulin miktarının litrede 50 mikrogramı aşması yasaktır.
Hiçbir üretici bu riski göze alamaz.
(3) MEYVE SUYU KORUYUCU KATKI İÇERİYOR MU?
Bazı gıdaların muhafazası için benzoat, sorbat gibi kimyasal koruyucu kullanıldığı doğrudur.
Ancak meyve suyu uzun zamandır bu gıdaların arasında değildir. Gelişen teknoloji koruyucu
kullanılmasına gerek bırakmamaktadır. Ayrıca, GIDA KODEKSİ’de meyve suyuna koruyucu
katılmasına izin vermemektedir. Koruyucu maddenin varlığı, laboratuarda fermantasyon testi
ile saptanmaktadır.
Ambalajlı meyve suyunun uzun ömürlü olmasını sağlayan, bozulmaya yol açan
mikroorganizmaların ısı etkisi ile öldürülmesi ve sonradan mikroorganizma bulaşmasının
ambalaj ile önlenmesidir.
Bu etki ambalaj açılmadığı sürece geçerlidir. Koruyucu içermeyen meyve suyu, ambalaj
açıldıktan sonra bozulmaktadır. Bozulma süresi buzdolabında daha yavaş (7-8 gün), açıkta
daha hızlıdır (2-3gün). Eğer bozulmuyorsa, koruyucu madde var demektir.
(4) E KODU NEDİR, E 330 ZARARLI MIDIR?
Katkı deyince tüketicini aklına E 330 gelmektedir. Bunun nedeni, ortalıkta dolaşan bir listede
E 330’un tehlikeli ve kanserojen olarak tanımlanmasıdır.
Katkıların zararlılık durumu bilimsel araştırma ile belirlenmektedir. Zararsızlık dozu
belirlenen ve güvenli kullanım koşulları bilinenlere E KODU verilmektedir. E 330, bu
çerçevede sitrik aside verilen koddur.
Sitrik asit (limon asidi), çoğu meyvede ve özellikle portakal ve limon gibi sitrus (narenciye)
meyvelerinde doğal olarak bulunan bir bileşiktir. Toksikolojik araştırmalar sitrik asidin zararlı
olmadığını göstermektedir. Bu nedenle, yalnız TÜRKİYE’de değil, ABD ve AB ülkelerinde
de asitlendirici katkı olarak kullanılmasına izin verilmektedir.
Sitrik asit için ‘kanserojen’ yakıştırması, tuhaf bir öyküye dayanmaktadır. Vücuttaki bir
metabolik dönüşüme, ‘sitrik asit döngüsü’ denildiği gibi ‘krebs döngüsü’ adı da
verilmektedir. Bunun nedeni, bu dönüşümü keşfeden Alman bilim adamının Hans KREBS
adını taşımasıdır. Raslantı bu ya; ‘krebs’ sözcüğü almanca ‘kanser’ anlamına da gelmektedir.
Sitrik asit ve krebs döngüsü aynı olduğuna ve krebs kanser anlamına geldiğine göre
...Yeterli kanıt var demektir.
(5) MEYVE SUYU OBEZİTEYE YOL AÇIYOR MU?
Kilo fazlalığı son yılların güncel konularından birisidir. Yol açan etkenlerin başında da fazla
kalori alınması gelmektedir. Tatlı diye meyve suyunun da fazla kalori içerdiği sanılmaktadır.
Fakat aynı kanı, meyve için geçerli değildir.
Meyve suyu, meyveyi yansıtan ve meyveden dönüşen bir içecektir. Sağladığı kalori meyvenin
ki kadardır ve ölçülüdür. 100 gram meyve, meyve suyu veya meyve nektarının sağladığı
enerji 45-50 kcal arasındadır. Ayrıca tüketim düzeyi oldukça düşüktür. Kişi başına yılda
yalnızca 7 litre dolayında meyve suyu tüketilmektedir. AB ülkelerinde bu rakam 27 litredir.
Meyve suyunun ayrıca vitamin, mineral ve antioksidan kaynağı olduğu unutulmamalı,
obezite nedenleri başka yerlerde aranmalıdır.
(6) MEYVE SUYU DİŞ ÇÜRKLÜĞÜ NEDENİ MİDİR?
Diş çürüklüğünü kolaylaştıran başlıca etkenin, flor eksikliği olduğu bilinmektedir. Diğer
etken, ağız ve diş hijyeni eksikliğidir. Eğer bu iki faktöre uyuluyorsa, gıdaların diş
çürüklüğüne etkisi oldukça kısıtlıdır. Son bilimsel araştırmaların gösterdiği budur.
Eğer gıda sıvı ise bu etki daha da kısıtlı olmalıdır. Çünkü; dişe sıvaşma olasılığı yoktur ve
ağızda kalma süresi çok kısadır. Meyve suyu da bunlardan birisidir.
Önemli olan flor alımının ve ağız bakımının yeterli olmasıdır.
(7) ANTİOKSİDAN NEDİR,MEYVE SUYUNDA VAR MIDIR?
Antioksidan, organizmada serbest radikalleri tutuklayan bileşiklerin genel adıdır. Sindirim
,gerilim, çevre gibi faktörlere bağlı olarak oluşan serbest radikaller hücreye ve DNA’ya zarar
vermekte, bağışıklık sistemini zayıflatmakta, hastalanmayı kolaylaştırmakta ve yaşlanma
sürecini hızlandırmaktadır. Antioksidanlar işte bu zararlı etkileri ortadan kaldırmaktadır. Bu
nedenle sağlıklı yaşam için yeterli miktarda alınmaları önerilmektedir.
Meyve, sebze ve bir meyve türevi olan meyve suyu doğal antioksidanca en zengin gıdalardır.
Meyve suyuna kırmızı rengini ve buruk tadını veren bileşiklerin antioksidan etkisi oldukça
yüksektir.
(8) NEDEN VE NE KADAR MEYVE SUYU İÇİLMELİDİR?
Beslenme fizyolojisi açısından meyve suyunun tipik özellikleri; su miktarının yüksek olması,
yeterli miktarda mineral (potasyum,magnezyum vb), vitamin(A,C,E, folik asit vd) ve
antioksidan (polifenol, karoten, antosiyanin vb) içermesi, şeker miktarının düşük olması ve
enerjiye çabuk dönüşmesi; buna karşılık yağ içermemesidir. Bundan dolayı beslenme
uzmanları, meyve suyu içmek için çok sayıda neden sıralamaktadır.
(9) BAZI MEYVE SULARI DAHA MI YARARLIDIR?
Bazı meyve sularının antioksidan kapasitesi diğerlerinden daha yüksektir. Vişne, üzüm ve nar
suyu böyledir. Ancak her meyve suyunun antioksidan bileşiği ve etkisi de farklıdır. Bu
nedenle bir meyve suyunun diğerlerinin yerini tutması söz konusu değildir.
Kaldı ki, meyve suyu yalnız antioksidan değil vitamin, mineral vb maddeler de içermektedir.
Bunların dağılımı da meyve suyundan meyve suyuna farklıdır. Doğrusu modaya değil bilime
uyulması ve her meyve suyundan içilmesidir.
(10) MEYVE SUYUNUN RAF ÖMRÜ NE KADARDIR?
Meyve suyu, ambalajlandıktan sonra 12 ay kalitesini korumakta ve tüketici beğenisini
kazanmaktadır. Bu süreye raf ömrü denilmektedir. Raf ömrünün bitmesi için meyve suyunun
bozulması gerekmiyor. Renginin, tadının veya kokusunun tüketici tarafından beğenilmemesi
yetiyor.
Bu nedenle meyve suyunun raf ömrü AB’de olduğu gibi ülkemizde de 12 ay olarak
benimsenmektedir. Bu amaçla dolum tarihinden sonraki 12.ay, meyve suyunun ambalajında
son tüketim tarihi veya SKT kısaltması ile belirtiliyor. Eğer meyve suyu 13 EYLÜL 2006
tarihinde ambalajlanmışsa, son tüketim tarihi, ‘SKT: 13.09.07‘ olarak yazılıdır.
Son tüketim tarihi geçmese de ambalajı açıldıktan sonra meyve suyunun kısa sürede
bozulacağı unutulmamalıdır.
(11) ETİKETTEKİ HANGİ BİLGİLER DAHA ÖNEMLİDİR?
Meyve suyu etiketinde çok sayıda bilgi yer almaktadır. Üretici firma, içerdikleri, parti
numarası, net miktarı, son tüketim tarihi vb… Bunların tümü önemlidir ama; üretim izni, raf
ömrü ve meyve oranı hakkındaki bilgiler daha da önemlidir. Çünkü gıdanın yasallığı,
güvenliği, gerçekliği ile yakından ilişkilidir.
Bu bilgilerin yer almadığı meyve suyu, ambalajlı da olsa satın alınmamalı veya iade
edilmelidir.
Labels:
JUİCE,
organik juice,
pastörize,
raf ömrü,
son kullanma tarihi
Monday, February 13, 2012
DISTRIBUTOR-AGENCY
DİSTRİBÜTÖRLÜK
Distribütörlük iki türlü yapılır.
- İhracatçı adına satış yapması
- Kendi adına mal stoklayıp satış yapması
- Taraflar belirtilmelidir.
- Eğer kontrakt iki dilde yazılmışsa hangi dilin esas alınacağı belirtilmelidir.
- analaşmanın yürürlüğe gireceği tarih belirtilmeli,noramal süresi, yenileme tarihi ve koşulları
- Fesih durumunda gerekli bildirim durumları ve fesih nedenleri
- Anlaşma kapsamına giren ürünler ve markalar belirtilmeli--firma tüm ürünlerinin distribütörlüğünü vermeyebilir-- ayrıca firmanın çıkaracağı yeni ürünlerin kapsam içi olup olmadığı belirtilmeli
- Distribütörün çalışmaya yetkili olduğu ülke, ülkeler veya bir ülke içindeki bölgeler tanımlanmalı
- distribütörün kendi adına aldığı malın 3. ülkelere satışı durumunun açıklanması
- Distribütörün kendi bölgesinde tek yetkili olup olmadığı
- Distribütörün alacağı komisyonun oranı ve hesaplanış şekli belirtilmeli
- Taraflar kontrata aralarında dizli veya açık başka bir sözleşme olmadığını ve bu yapılan anlaşmanın herhangi bir sorun yada anlaşmazlık durumunda esas alınacağına dair bir madde konmalıdır.
- Taraflar ıyı niyetli olsa dahi bir yıl gibi bir deneme süresinin sözleşmaya konulmasında yarar vardır.
- FORCE MAJEURE: savas, doğal afet, umulmadık ve kişilerin elinde olmayan şartlar v.b.
- Firmanın yetkisi dahiilinde yerel reklam sorumluluğunun açıklık kazanması gerekir.
links of project management
| Association for Project Management | www.apm.org.uk |
| Australian Institute of Project Management | www.aipm.com.au |
| Avrupa Birliği Genel Sekreterliği | www.abgs.gov.tr |
| Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu | www.deltur.cec.eu.int/main-t.html |
| Defense Acquistation University | www.dau.mil |
| IT Project Management for Project Managers | www.gantthead.com |
| Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı | www.kosgeb.gov.tr |
| Project Management Institute | www.pmi.org |
| Project Management Training and Certification Programs | www.4pm.com |
| PM Forum | www.pmforum.org |
| Offering a comprehensive listing of project management resources | www.projectmanagement.com |
| GÜNARDA Enerji ve Yapı Araştırma ve Yapı Danışma A.Ş. | www.gunarda.com.tr |
| İstanbul Proje Yönetim Derneği | www.ipyd.org |
| Proje Yöneticisi | www.projeyoneticisi.com |
Subscribe to:
Comments (Atom)
